Bu nasıl bir hayattı. Hiç bir aksiyon, hiç bir farklı bir şey yok. Her şey sıradanlıktan ibaret. Sevmek yok, sevilmek yok. Seni çekicek biri yok. Belki uzun uzun anlatıcaksın dinleyecek biri olsa ama dinleyen biri yok. Yalnızsın, şanssızsın. Evet belki de sen Umutsuz vakasın. Sessizsin içinde biriktiyorsun. İçine atıyorsun, susuyorsun. Sessiz çığlık atıyorsun tüm gücünle. Sadece kendin duyuyorsun ama çığlığını. Sanki kimsenin olmadığı uçsuz bucaksız bir ormanın sonundaki, ucu bucağı olmayan bir okyanusa bağırıyorsun, haykırıyorsun. İçinden geçenleri bağıra bağıra haykırıyorsun ve dalgalar onları alıyor senden çok uzaklara götürüyor, farklı bir şehir ya da farklı bir ülkeye götürüyor. Kimse duymuyor ama sen rahatlıyorsun. Terapi gibi geliyor sana. Bazen yazamıyorsun içinden gelenleri. O kadar yalnız kalıyorsun ki ilham perilerin bile seni bırakıp gidiyor. Yazacak ilhamın yok. Hayal kurma yeteneğin bile azalmış. İstediğin her an hayal kuramıyorsun. O an istediklerini düşünemiyorsun. Evet olmayacak şeyleri hayal etmek istiyorsun belki ve olmayacağını da biliyorsun ama hayalini dahi kuramıyorsun. Nasıl da zor bir şey. Hayatına yeni birini almak istiyorsun belki, ama kimse yok ki. Yeni biri olsa yeni hayaller, yeni düşünceler aklında binlerce farklı düş. Kendine gelirsin, paslanmış duyguların çözünür. Aklında yeni fikirler parlar. Artık eskisi gibi olman gerekli. Dobra olman. Sessiz kalmaman, düşüncelerini özgür bırakman. Başkaları üzülmesin diye, kendini üzmemen gerekli. Bırak her şey olucağına varır. Hiç bir şey senden daha önemli değil.