İyilik, içi-dışı olmayan, sevilip yahut sevmen değer atfedilmeyen, nefestir. Ne görür kötülük müptelası insanlar; gönül gözü yok ki bilsinler, seven sebepsizdir özünde. Kanatır iyilik içimi, güzele engel olana. Dışı bahar safsatasına buyur etmiş, içi zifiri karanlık, çetin çekişme yaşayan ya araftakiler ne yapacak, ne yapsın? Keşke hemen çizip, formül buyur etse, kapı eşiğinde gözlerimiz; nefeslerimiz nefessiz, hislerimiz hisse muhtaç. Gelse taç yapsak; papatyadan değil; gerçekleri göz ardı edip ”iyiliğe” göz kırpsak. Kısalan ömürlerimizi kına yakan kötü benliğimize, yarası olmayan sızılarımıza inat. Tabi bilir miydik? Bilinen tüm sessiz haykırışlara bilinen en saf sözcükle; ışıksız, belirsiz gözü sakınmasın iyiliğin.
Hep okurum” iyilere” laf söyleyen, evet laf söyleme cesaretini iniltisiz, haddi yok ki, kişiliği olsun. Tüm iyileri aldattığını düşünen; saflara; onlar sadece vicdanlarını buyur ederler, söz hakkı; Hakkadır.
Vücudum farklı kan pompalıyor, kalbimin acısı derinden gelmez yoksa. Yokuş aşağı fırlatıyor, tutamaz, kolsuz çaresizliğimin sonu, sıradan pişkinliğime belirtmeksizin. Yüreğimin kesin böyle durumlarda farklı bir boyutta, kıs kıs bana gülerek insanlığımı terk edişimi izliyordur.İzlemese fark edemez, nasıl hayata böyle döndüğümü yoksa, tümce noksanlığıma.Tüm hikayeler bu yazını iyililerine muhtaç olur. Muhtaciyet, asil kişiliğimizdir, aslolan sille asillikten söz edersek tabi.. Tüm saçma teorilere ve kötü noksanlara, diş bileyen haklı olanlar kazanacak; İYİLER.