Olmak istediğim yer, tam olarak senden uzakta, elinin, nefesinin, gözlerinin değmediği bir yer. Ulaşamayacağın, kirletemeyeceğin varlığınla. Bana ait, benim kalan, senin aksine.
Sıkıldın insanlardan. Onları kullanmaktan. Attın bir kenara. Bana yaptığın gibi. Keşfetmeye gittin elini henüz sürmediklerini. Onlardan da sıkıldın. Herkesi kölen yaptıktan sonra, kimse kalmadı seni eğlendirecek. Bana geldin. Ben senin güvenli evindim.
Sözlerimden sıkılmadın belki. Konuşmamı her zaman severdin. Varlığımdan nefret ettiğinde gittin sadece.
Beni bulamayacağın bir yerdeyim şu an. Kafamın içerisindeyim. Dünya üzerinde hiçbir yer kalmadı başka bana ulaşamayacağın. Kendimi kafamın içine hapsettim. Maviydi seninle her yer. Dalgalarının boyumu aştığı denizler kadar. Kumsallarında çıplak ayaklarımı sürüklediğim, deniz kabuklarını toplayıp bıraktığım mavilikler. Okyanuslar kadar derindi gözlerinin içi. Bakmaktan usanmayacağım, kafamı başka bir yere çeviremediğim, en sevdiğim şarkıyı fısıldayan mavilikler.
Denizler taştı, kumsallar altında kaldı. Ben de kaldım. Boğuldum sularında. Derin nefesler almaya çalıştım. Nefesim boğazımda tıkandı. Sen gittin. Ben rahatladım.
Gitmeni istedim aslında hep. Biliyordum sonum olacağını. Beni öldüremeden gitmeliydin. Kendine öldürecek başka insanlar bulmalıydın. Bencilim bu konunda. Bencillik yapıyorum. Ölmek istemiyorum. Başkalarını öldür istiyorum. Gün bitip de herkes evine dağıldığında, ben bıraktığın yerde kalıp, nefes almak istiyorum.
Belki dışarı çıkıp, kendi karanlığınla karartamadığın gecede, derin nefesler. Kendimle baş başa kalıp, hala yaşıyor olduğuma mutlu olmak.
Bu kadar zor muydu? Benimle olmak, başkalarından uzak durmak? Ne zordu? Sonuçta hepimiz aynıyız. Bedenlerimiz aynı. Etten oluşuyoruz. Kanımız aynı. Kromozom sayımız. Yüzlerimiz farklı. Senin yüzün çok farklıydı. Mavideki değişimler farklıydı. Sinirlenmezdin hiç. Sinirlendiğini görmedim. Hep bir durgunluk vardı üzerinde. Nedenini bilmediğim. Derin acılarla bezenmişti varlığın. Bu yüzden anlayabiliyordum zaten biraz da neden böyle olduğunu. İnsanları harcamak senin için çok kolaydı ,çünkü; seni de çok kolay harcamışlardı. Anlattığın hikâyelerden biliyorum. Seni de çok kolay bırakmışlardı. Zaten bu yüzdendi insanlardan kaçman. Hepsini kölen yapman. Sonra dönüp bana gelmen. Hiçbir şey olmamış gibi.
Ben de senin gibiyim. O yüzden bana geldin. Gözlerimin içi mavi değil senin gibi. Dalgaların yuttuğu kumsallarda dolaştırmıyor seni çıplak ayaklarınla. Ben geceyim. Gece göğünden benim tanelerim. Gece kadar siyah, bir o kadar da uçsuz bucaksız. Seviyorum gözlerimin bu halini. Geceden oluşmayım ben. İçimde yıldızlarım var gökyüzü gibi. Onlara ulaşmak istediğinde, her birini ellerimle sana teslim ettim. Hepsine gözün gibi baktın. Biliyorum. İncitmedin hiçbirini. Dalgalarının onları yutmasına izin vermedin.
Zıt renklerdeyiz. Sen parlaksın. Ben karanlık. Birbirimize verdiğimiz sözler de böyle. Bırakmayacağız dedik. Sen maviliklerinle dedin, ben siyahlıklarımla. Birbirimize baktık. Birbirine geçti renklerimiz. Ellerimizden kayıp gitse de, birleşti her seferinde. Birbirine tutunmuş, etrafında dönen iki cisim, birbirinden kopabilir mi?