Hayatta ilk kez konuşmaya ihtiyacım olduğunu farkettim. Boş bakışlarımdaki hayal kırıklığı yalnızlığıma anlam yüklememin imkansızlığını koyuyordu ortaya. Zihnim olduğum kişiden şüphe etmeme ve varolan her şeyi basitleştirirken bir ironi içinde savrulup gitmeme sebep oluyordu. Koskoca dünyada ve sonsuz evrende parmak uçlarıma bağlı bir kadere ancak kötü günlerime sakladığım bir tebessüm edebilirdim. O an cansız çiçeklerin burukluğunu, kurulan bir göz temasının vahşiliğini, umudun neden yarım bırakıldığını anlayabiliyordum. Konuşmak için de bunu asla anlamayacak sayısız insan seçmişim. İyi ki tanımıyorum demekten öteye gidemediğim uzun yolların başında öylece soluklanıp günün geçmesini milyon kere bekledim. Bekledim çünkü tanımıyordum. Tercih etmediğim tüm sözcükleri aynı cümlede kullanıp küçük bir hamleyle devirdim. Toz toprak ve yağmur, biraz yanık kokusu. Susarken ağlamak çaba gerektirmiyor tükenen gökyüzüyse. Bir şişe yıldız da bu yüzden. Şerefe.
1 comment
Dünya Tabip Olsa Derdime Çare der bazen insanoğlu insan , insan işte kimi zaman sadece susar gözlerinden akan yaşlar konuşur ne zaman güleceğim derken bir bakar ki gülmeden mezar toprağını üzerine atmışlar bırakır sadece arkadan bakan gözü yaşlı sineler…
gülmeyi de beceremez insanoğlu insan gülerken yine akar gözünden mercan…
gülmek gerek ağlaması olmaksızın.