Onu hatırlıyorum.. Gözleri açık kahverengiydi, saçları siyah ve uzundu.. Hani bazı durumlar vardır ya, gitmede gidemezsin ama kalmada kalamazsın.. O durumu bile atlatmıştık, evet kararımızı vermiştik.. Gidecektik.. beraber gidecektik yine, ama yine olmadı…
Şimdi geceleri ansızın uyanıp kokusunu burnumda hissediyorum birden, gözlerimden bir kaç damla dökülüyor, fakat mani olamıyorum.. Elimde olmayan bir şey sanırım.. Tutamıyorum.
Sesi kulaklarımda çınlıyor, sanki bana ihtiyacı varmış gibi, sanki yanında olmalıymışım gibi, sanki benden başkası anlamayacakmış gibi.. Ne büyük bir hastalıktı, bensiz yapamazsın klişesi!
O gideli çok oldu aslında, ama ben hala nasıl bu işin içinden çıkacağımı düşünüyordum ayrıldığımız yerde.. Ölene kadar bir ağacın altında duramazsın, ölene kadar seni koruyamaz dallarıyla… Hele ki beslemiyorsan o ağacı bu süre dahada kısa olmaya mecburdur…
Artık yol değiştirmekten veya yol aramaktan sıkılıp, yol nereye getirirse oraya gitmeye karar vermiştim… Navigasyona ihtiyaç duymaksızın, yoldakileri hesaba katmaksızın… Karşılaşacaklarımla nasıl başa çıkacağımı hesap etmeyi düşünmeksizin..
Şimdi bunları yolun sonundan yazıyorum… Evet, yolun sonundayım. Bitti ve sanıyorum mutluyum.. Evet ben baya mutluyum vede rahatlamış hissediyorum kendimi…
Kabuk bağlamış yaranın kabuğunu koparttıkça kanayan yaram, son kez kopardıktan sonra artık kanamıyor.. Ve izler dahi gidiyor.. ve hayat normal seyrine dönüyor.
Ruhuma, kalbime kavuşuyorum… Onları hissediyorum…
Artık burdayım…
İki sene öncesinden selamını getirdim… Burada olmana sevindim. Hadi devaaam..