Yol bilinci farkındalıkla, kişinin çevresinde olan bitenleri idrak etmesiyle başlar. Bu idrak tüm ışıkların yanarak etrafı aydınlatması gibi bir andır: kimi zaman nahoştur, kimi zaman beklenilmezdir ama kesinlikle gerçektir. Yol, geçmişte kalmış düşüncelere yer bırakmayacak kadar gerçek ve dinamiktir.
Yolu bilmek önce bireyin kendisini bilmesiyle başlar. Çünkü yol başından itibaren kişinin nerede olduğunu ve hemen önünde nasıl bir güzergâh yattığını ona sunar. Yol bilinci, kişiye kendiliğinden harekete geçme sorumluluğu da verir. Kendini belli eden güzergâh, o yönde nasıl yol alınması gerektiği ‘veri’sini de kişiye sunar. Aslında ‘yol’ denen bilinç, bir bakıma kişiye rehberlik eden bir bilgi yığınıdır. Ve birey bu bilgi yığınına gitmez, yolunu gözlemlemesiyle aslında bu bilgi yığını kendisine gelmiş olur. Yani yol her şeyden öte bireyin kendisi için vardır.
Güzergâhlarını belli etmesiyle yol bilinci, nerede nasıl yol alınacağı kadar, nerede nasıl yol alınmayacağını da bireye sunmuş olur. Her yol kendi şartlarını yarattığı için, bu şartları da bireye dayatmış olur. Yani bireye harekete geçmesi için bir rol verir. Güzergâhların değişmesiyle edinilen rol bireye kendiliğinden yüklenmiş olur. Gündelik hayatta bu muazzam bir pratiğin, basitliğin ve çözüm odaklı hareketin bir işleyişidir.
Yol kendi şartlarını sunarak aslında kişiye kendi eksikliklerini sunar; başka bir deyişle yol, kişinin negatifliklerinin bir izdüşümüdür. Çünkü her yolun kendince bir zorluğu vardır ve kişinin bunda zorlanması kendisi için fark etmez; yol kalıcı olduğu için kişiye o zorluğu aşması için sayısız fırsat verir. Yani yol, harekete geçerken kişinin deneyim edebileceği şeylerle doludur. Zengindir. Bu, güzergâh bilinciyle açılan bir cevherdir. İçinden geçtiği yolu bilmeyen için bu zenginliğin hiçbir faydası yoktur.
Yol her zaman ileri gittiği için, aslında kişiyi durdurmaması gerekir. Bu yüzden kişinin önüne çıkan her engel aslında ileriye yöneliktir, dolayısıyla da aşılabilirdir. Gündelik hayatta bu, bireyi otomatik olarak ‘yapıcı’ bir çözüm üretmeye zorlar. Çünkü birey karşısına gelen herhangi engelden asla geri dönmeyecektir. Hiçbir engel, alışıldık biçimde bir ‘engel’ değildir.
Ve yol kaçınılmaz olarak kişiye edinim verir. Çünkü her güzergâhın kişiye sunduğu şartlar, kişinin o güzergâhı aşmasıyla aslında onun için bir tecrübeye dönüşmüştür. Onunla içselleşmiştir. Kimliğine işlemiştir. Bu yüzden yol bireye özgüdür, sadece onun idrakiyle var olur ve sadece bireye aittir. Bu yüzden yolu bilmek, kişinin kendisini tanımakla eşdeğerdir.