Eskilerde sürekli şarkılar, türküler yazardım; anlamlı ve biçimli şeyler çıkardı. Mutluydum. Eski dediğime bakmayın, iki yıl önceden bahsediyorum. Ne değişti bu iki yıl içinde? Neden yazamıyorum? Cevabını bulamadığım ve benim için önemli olan soru bu işte. Yazmayı kesinlikle istiyorum fakat eskiyi hatırlıyorum, eskiden mutlu olduğumu hatırlıyorum ve duruyorum. Şimdi neden mutsuzum? Hiç bir sebep yok. Yalnızca eski mutluluğumu aradığım için mutsuz hissediyorum fakat bunu bilmeme rağmen mutsuzum. İnsan mutsuzken yazamıyor be kardeşim. Bazen şairler “içimdeki şair öldü” der ya, ben de içimde bir şeylerin öldüğünü hissediyorum ama buna inanmak istemiyorum. Yazarken yaşadığım his, yazdıklarımı okuduğumda aldığım tepkiler; bunlar harika şeyler ve özlüyorum.
Son iki yıldır kafama taktığım şeylerin kendi gerçek dertlerim değil de, çevremdekilerin dertleri olduğunu farkettiğimde yazamama sebebimi anlamıştım. Kafamı meşgul eden başka şeyler vardı; arkadaşlarım, onların sevgilisi, sevgililerinin arkadaşları ve yaşadıkları şeyler.. Benim yazdıklarım neşeli şeylerdi; dedim ya, ben mutluyken yazardım. Pesimist yazılara her zaman mesafeli kalmışımdır. Kafamdakilere yetişemiyordum. Şimdi bana diyebilirsiniz “Mehmet Can be, 2 yıl önce arkadaşlarının dertleri yok muydu?” vardı be kardeşim, hepsiyle de ilgilenirdim. Ama bana dünyayı unutturan bir de sevdiğim vardı. Tarif edemezsiniz ya, ne deseniz eksik kalır ya; ben bulmuştum tarifini. Çok sevdiğim, kafamdaki dünyayı bulduğum, ötükenim. 2 yıldır yok.
Nasıl yazmaya başlayacağımı bilemiyorum.