Anons aynen şöyleydi: “Son katılımcı da arenada yerini aldı. Neredeyse yetişemediği için elenmek üzereydi. Yarışmacılar şimdiki yazıları için hazırlanıyor…”
Hayalci, yaşlı bilge ile karşılaştığı için neredeyse yarı finali kaçırıyordu. Büyük salona vardığında soluk soluğa olmasına rağmen diğer yarışmacılar onu merakla süzüyorlardı. “Ne gibi bir hediye kazanmış olabilir ki böyle geç kalmasına sebep olacak?” diye düşünüyorlardı.
Çeyrek finale kalan tüm yarışmacılara rastgele olacak şekilde bir hediye veriliyordu. Şu anda salonda bulunan diğer üç kişi de hediyeler almıştı. Hayalci de onların ne kazandıklarını düşünüyordu. Çember şeklinde sıralanmış üç kişiden ilkinin elinde kalınca bir kitap gördü. Bu bir sözlük olmalıydı. “Gerçekten güzel bir hediye!” diye düşündü. Yarışmaya dışarıdan sözlük getirilemiyordu, ve yarışmacının yazısında kullandığı kelime çeşitliliği ne kadarsa yarışmacı o kadar fazla puan alıyordu üstelik bu puanlama çeşitlerinden yalnızca biriydi.
Hayalci çember tamamlayan kişi olarak yerine geçti. Hangi yarışmacının kiminle karşılaşacağına izleyiciler karar verecek, yazının türünü ve hatta konusunu bile izleyenler belirleyecekti. Hayalci’ye göre bu yarışmanın en acımasız kuralıydı. Çoğu insan konu verildiğinde harikalar yaratabilirdi, ne kadar kısıtlanmış da hissetse Hayalci de bunlardan biriydi. Ama sorun şu ki; izleyicilerin belirlediği konudan çok tür önemliydi. Hayalci ne kadar denerse denesin düzgün bir gezi yazısı yazmayı bir türlü becerememişti. Birinciye “Kalem Ustası” eğitiminin verileceği bir yarışmada, yarı finalde elenmek istemiyordu.
Yarışmacılar her ne kadar birbirlerinin aldığı hediyeleri bilmeseler de, seyirciler tüm yarışma boyunca katılımcıları izleme şansına sahip olduklarından herkesin neler yapabildiğini ne gibi hediyelerle donatıldığını biliyorlardı. Bu da acımasız bir eşleşme demekti. Bu tur izleyiciler de yarışmacıların aldığı hediyelerden habersizdi. Bu eşleşmeler tamamen seyircilerin önceki turlardaki izlenimine göre belirlenecek demekti. Seyirciler yalnızca keyif almaya çalışıyorlar ve bu onlar için “iyi mücadele görmek” demekti.
Hayalci her ne kadar diğer iki rakibinin hediyelerini bilmiyor olsa da, elinde sözlük olan elemanla karşılaşmak istemiyordu. Bu tam anlamıyla 1-0 geride başlamak demekti. Yarışmacılar çember oluşturup birbirlerini selamladıktan sonra, salondaki dev ekranın kaşısında tek sıra halinde dizildiler. Anonsta ilk Hayalcinin ismi okundu. Dev ekranda Hayalcinin fotoğrafı ve altında şimdiye kadar karşılaştığı kişiler ve yazdığı yazılar vardı.
Hayalci
1. Tur (Tiyatro) “Çikolata Masalı” – Karadul adlı oyuncuya karşı. Kazandı !
2. Tur (Deneme) “Sanat” – İsimsiz adlı oyuncuya karşı. Kazandı !
3. Tur (Deneme) “Döngü” – Mavi adlı oyuncuya karşı. Kazandı !
Çeyrek Final (Fantastik Öykü) “Fender Gezegeni Suikasti” -Scott Marler adlı oyuncuya karşı. Beraberlik !
Çeyrek Final (Eleştiri) “Bensiz Çok BOŞ Hissediyorum” -Scott Marler adlı oyuncuya karşı. Oyuncu çekildi !
Hayalcinin önceki turda Scott Marler ile olan mücadelesinde galip gelememesine rağmen bir üst tura çıkan kişi olmasına izleyiciler pek de sıcak bakmamış olacak ki, rakip olarak elinde sözlük olan yarışmacıyı rakip olarak belirlemişlerdi. En azından Hayalcinin düşüncesi bu yöndeydi. Yarışmacının profili dev ekrana yansıdığında Hayalci yüzüne yansıtmamaya çalıştığı bir dehşete kapılmıştı.
Cümleolog
Çeyrek Final (Deneme) “9’un Asallığı” -Kalemtiraj adlı oyuncuya karşı. Kazandı!
Sadece tek bir yazı, yarışmaya direk çeyrek finalden katılan iki yarışmacıdan biri diğeri de Kalemtiraj olmalı. “Bu adamlar favori finalistlerdi!” diye düşündü. Ve şimdi benim rakibim. Bir an içini bir korku kaplamıştı. Anons birazdan hangi kategoride yazacaklarını söyleyecekti.
Hayalci “Seyirciler benden hoşlanmıyor. Tiyatro ve Deneme konusunda rakiplerimi eledim bu yüzden kategori olarak bunlardan seçmezler.” diye düşünüyordu. “Gerçi Cümleolog’un denemesinin adı “9’un Asallığı” nasıl bir yazı olabilir ki, 9 asal bir sayı bile değil. Deneme konusunda çok iyi olduğunu düşünüyordu. Deneme türünden gelecek olsa bile büyük bir problem demekti.
Hayalci anonsu duyduğunda neredeyse kendinden geçiyordu.
“Gezi Yazısı”