Her şeye ayrı ağlayan duygusal bir küçük çocuk olarak şuan 16 yaşındayım. Çocukluğum ertesi günlere kalan hayallerle ve bu hayallere yansıyan maviliğiyle geçti. Yoksulduk sadece bir oyuncağım vardı. Gökyüzünü, maviliği severdim. Uçmak isterdim ben. İşte benim tek oyuncağım olan o beyaz yolcu uçağımla geçti çocukluğum. Baba şefkati görmeyerek geçen o unutulmayan günlerde ağladım hep. Ben çocukluğumdan bugüne mutluluğu arzulayan o seyrek saçlı kısa boylu küçük burunlu çocuğum. Çocukluğum başkalarının çocukluğuna benzemezdi. Babam bizi doyurmak için gecesini gündüzüne katardı, annem bizi giydirmek için danteller yapar, satardı. Sattığında bir kısmı giyime diğer kısmı ben ve kardeşimin mutluluğuna harcanırdı.
Kardeşime bakacağım diye uyumadığım o zehir gibi geceler… O geceler bitmek bilmezdi. Biz birbirimizi tamamlayan bu çekirdek ailenin fertleriyiz. 6 yaşındaki bir çocuk olarak hep debelenirdim. Ekmeğin arasına koyduğum kahvaltılıklar benim sayemde biterdi. Annem benim böyle yediğimi görünce bir hayli mutlu olurdu. Ben oyuncak istemeyen geleceğini yıllar öncesinden yazan o narin elli, gururu bir bisküvi kadar kırılgan olan o küçük çocuğum. Ailemi severdim, annemin yanından asla ayrılmazdım, ayrı olduğumuz her an bir tarafımın eksik olduğunu hissederdim. Annem benim oksijen aldığım bir ağaç gibiydi. İşte ben o ağacın küçük meyvesi olan çocuğum.
Üst katta oturan dayımların evine çıkardım, dayım beni pek severdi ne zaman onlara gitsem işini gücünü bırakır;
-Benim küçük oğlum gelmiş, derdi.
Ben ise çok neşeli ve gülerek dayıma doğru koşardım. Ve onunla sürekli yeni oyunlar keşfederdim. Ama en sevdiğimiz oyun saklambaçtı.
Anneannem ben ne zaman onlara gitsem ya o mükemmel kokulu kekinden ya da o nefis böreklerinden yapardı, beni doyururdu. O sıralarda da annem işlerini hallederdi. Gece olurdu her zamanki gibi… Orada uyuyakalırdım. İşte ben dayımın ellerinde kucaklanan ve o küçük eski püskü karyolasına yatırılan çocuğum. O ebedi günlerin sabahında sütünü içen, kardeşine kahvaltı yaptırmaya çalışan, kardeşinin gülüşüyle mutluluğu tadan o küçük çocuğum. Ben çocukluğumu ailemle güzelleştirdim. Babam bana 3 tekerlekli plastik olan o bisikleti aldığı gün merdivenleri 3’er 5’er atlayarak aşağı inen, bisikleti görünce kendisini babasının kollarına atan, güneşte tek gözü kısılan o küçük çocuğum. Babama gülerek bakıp ;
-Bu bisiklet benim mi baba? , demiştim.
Babam ise ;
-Evet, bunu sana yeni aldım oğlum, demişti.
Mutluluktan ne yapacağımı şaşırmıştım o gün. Plastik bisikletim ve evimizin önündeki yeşil bahçede zorlanarak pedallara bastığım günler de oldu. Ta ki bisikletimin pedallarının kırıldığı güne dek. Ağladım, çok ağladım. Bisikletime binemiyordum, süremiyordum. Babam beni mutsuz görünce bisikletimi yapmaya çalıştı ama nafile, pedalları tamir edemedi. Yeniden almasını istememiştim, istemiş olsaydım da zaten alamazdı, belki beni kandırır bir şekilde günden güne geçiştirirdi ama alamazdı. Yoksulluk kötü değildi, hayata karşı olan savaşta bana dersler veriyordu o yaşta.
Annem, kardeşim ne zaman uyansa sırtındaki teri alması için sırtına bez koyardı. Neden koyduğunu bilmezdim o zamanlar. İşte ben annem pazara gittiğinde, küçük kardeşim uykudan kalktığında, arkasına bez koyup, mama yediren o yüreği büyük olan küçük çocuğum.
Çizgi filmleri seyretmeye bayılırdım, her çocuk gibi. Çizgi film izlerken annemin elime sıkıştırdığı meyveyi yemekti benim çocukluğum. Tüm günü çizgi film seyrederek geçirdikten sonra yine o güzel akşamlardan birinde daha herkes dayımlarda toplanmıştı, çay içmeye muhabbet etmeye başlamıştı herkes, bende ortalıkta Özlem teyzemle oynardım. Çayların yanına konulan çerez ve şeker tabaklarından sevdiğim fıstıkları ve sevdiğim şekerleri saklayarak geçti benim çocukluğum.
Babamın izinli olduğu günde gezerdik, dolaşırdık. Sahile inerdik, çekirdek alıp kayalıklarda çekirdek çıtlardık. Rüzgara karşı, deniz dalgasına karşı savrulurdum öylece… İşte ben rüzgarın o aslan gibi esmesine, denizin kayalıklara sanki dövermişçesine çarptığı gün mutlu olan o cesur küçük çocuğum.
Sessiz kaldım bazı günlerde. Güne mutsuz başladım. Ama o günlerimi mutlu kılmaya çalıştım. İşte küçük deli çocuk benim. İşte ben çocukluğumu böylece anılarla, acısıyla, tatlısıyla geçiren yaşlanmış olan küçük çocuğum