Bütün gülen suratların içindeki tek ağlayanım. Bütün güzelliklerdeki tek kusurum. Varlık içinde yokluğum. Göz yaşları yıllarca tutsak olmuş bir kulum. Ağladıkça uçuyorum. Kimse bilmese de ben yalnızım iste. Çok yalnızım ben çok… Bilmediğim bir çölde su arıyorum göz yaşlarımdan nehirler oluyor sanıyorum ki serap görüyorum.
Sensizlikle başlayan bu yolculuğumda sensizliği silmeye çalışıyorum hafızamdan… Kimsenin bilmesini istemediğim yaralarımı özenle sarıyorum. Basıyorlar yarama acıdığını belli etmiyorum. Seni sanki o yaraların için de saklıyorum, bulmalarından korkuyorum. Oysa ben seni çoktan kaybettiğime inanmakta zorlanıyorum.
Elime bir kalem alıp bir sayfa kağıtla yazmaya başlıyorum. Seni unutmamak için yazıyorum. Her kelimeyle seni kalbimin derinliklerine kazıyorum. Dilimden düşmeyen keşke sözcüğü… Keş kelerim olmasa özler miyim bu kadar seni?
Çok değil bir ay önce hayatım bambaşka yerlerdeydi. Bak şimdi neredeyim? Böyle olacağını bilseydim bazı şeyleri istemezdim. Bazı acılar bazı acılara değer. Ve acıdan büyük bir şey varsa o da hasret oluyor. Eğer öyle olacağını bilseydim hiç bırakmazdım ellerini. Sarılmaya ihtiyacım var. Sana sıkı sıkıya sarılmaya ihtiyacım var. Sen olsaydın böyle mi olurdu böyle mi yaparlardı? Her şey bozuldu büyük bir dönme dolap olan hayatımdan bir kabin eksildi eğlence gitti. Çocuk mutluluğuydu benimki sarılınca huzur dolardı içim şimdi ise bir yumruk kalbim kaburgalarım arasında can çekişiyor. Canım çok yanıyor. Herkes bir olmuş seni bekliyor… Daha ne kadar bekleyeceğim? Buluşacak mıyız yine de silecek misin o zaman göz yaşlarımı…