Yalan bir aşk yaşarmış İstanbul’un bağrında.
Güzel görünür ama zordur, imkansızdır, kahpeliğin diğer adıdır ”Yalan Aşk”.
Yaşayanlar bilir, yaşamayanlar susar.
Kiralık kalplerin buluşmasından sonra biterdi, bu aşkın hüznü.
Unutanları lanetlerdi. Umarsızca, sanki yok olun der gibi.
Kırılmış kalplerin birleşmesinden sonra, utanarak kaçar bu aşk.
Kimini hüzünlendirir, kimini güldürürdü.
Yalan aşka tutunanların bakışlarında sersemlik ifadesi eksik olmazdı, tıpkı ben gibi, tıpkı biz gibi!
Çaresizliğin son feryad-ı figanıydı.
Hıçkırarak ağlayanların kalbe söz geçirememeleriydi tek sorun.
Yüzlerinde ki aptal ifade kendi şapşallıklarını belirtirdi.
Neden bu aşka tutuldunuz diye?
Benimde, bizimde şapşaldan farkımız yok ki?
Yalan aşkın rüzgarı sert esti herkes dağıldı, yok oldu!