Gözümden yanaklarıma süzülen ıslaklığı keskin rüzgar siliyor yine. Öyle bir an geliyor ki nefesi bile çığlık atmak istiyor insanın. Gel gör ki bağıra bağıra susmayı öğretiyorlar sana. Öğreneceksin sende. Büyümek zorunda kaldığınızda. Ve belki bir şiirin göz yaşları olduğunuzda..
Söz öbekleri,kelimeler ağlıyor okuyor musun hala. Birikmiş ne kadar kırgınlık,ne kadar kelime varsa solumda düğüm olmuş. Issızlarda, başım önümde, kendime gömülmüş. İnsan kaybolmayı diler mi kendi içinde.
Dağıldı bak bütün derlenip toplanmış dağılmalarım. Doğduğum gün belli değil miydi zaten kalemin kırılacaği. Doğduğun gün yayımlanıyor aslında ölüm fermanin. Diyorum. Hayat o ki üstüme uymadı. Bedeller ödeye ödeye biriktirdigimiz geçmişi yok pahasına ölüme satacağız kardeş. Üç top beyaz bez hayat. Bu bir yok oluş hikayesi sonuna nokta konamayan. Gidenin ardindan ayak izleri takip edilemeyen.Öyleyse şuraya kırık bir virgül çizelim.
-kirpiklerim ıslanıyor her satır arası boşluğunda. Konuşsam tüm alfabeyi intihara sürükleyebilirim gel gör ki ben derdimi anlatacak kadar bile Türkçe bilmiyorum. Ve bugün ben bile bir başka bana. Ve ben hala boyum yetmediği için;
Parmak uçlarımda duracağım günü bekliyorum.
^