UÇURUM İNSANLARDIR BAZEN
Anlatmak imkansız değil fakat anlaşılmak işte orası soru işaretleriyle dolu. Nasıl anlatılır uçurumdan atlayıp burnu bile kanamayan birinin can çekişi ? Yada uçurumdan atlamak ne anlam ifade eder insanlar için ? Her zaman yükseklerden bir boşluğa düşmek midir uçurumdan atlamak ? Çelişik sorular ve her zamanki gibi çelişik cevaplar hakim yine cümlelerimde. Ben yüksek uçurumlardan düştüm. Ahh pardon ! Düştüm dedim dimi yanlış söyledim, ben yüksek uçurumlardan atlamak zorunda kaldım. Bir dağın zirvesinden yuvarlanmadım yada yüksek bir yerden denize bırakmadım bedenimi fakat onlara tercih edebilirdim bu yaptığımı.
Uçurum insanlardır bazen. Ve tehlikeli olan ise inandığın ve güvendiğin uçurumlardır. Tehlikeli olan senin olmayanı sana ait sanmaktır… Önce inandım sonra güvendim ve benim olmayanı benim sandım. Şarkıda da diyor ya hani ”Aldandım boşa yandım.” o misal aldandım ve boşa yandım. Yanmak eylemi yok etmektir ya aslında, keşke bende yana bilseydim de yok etseydim hak etmediğin sevgimi ve sadakatimi. Keşkeler pişmanlık belirtir sen benim en büyük keşkemsin en yüksek uçurumumsun ve en çok da hiçbir şeysin. Ne garip bir olgu bu böyle… Sabah uyanıyorum her şeyi seni ifade ediyor ve bir başka sabah uyanıyorum hiçbir şey seni ifade etmiyor. Koca bir boşluksun desem kendini uzay sanıp övünür o kadar büyük müyüm sende dersin diye ürkerek yazıyor ellerim. Üzgünüm, ama senin için değil doğru duyguları yanlış insanda tükettiğim için.
Hoş kalma güneşine aldanıp buzullarımı yok ettiğim kadın, hoş kalma…