Yorgundu.. Her bir gün batarken gözlerinde yeni bir acı daha doğuyordu yüreğinde..
Sessizdi.. Söylenecek her kelimeyi çoktan tüketmişti…
Çatıktı kaşları.. Bu bedeninin hiçbir zaman terk etmeyen baş ağrısının alametiydi..
İş çıkışı evine dönüyordu. Yollar aynı kalmalı değil mi?! Oysa bu yollar her gün daha da uzuyordu…
Cebindeki sigara paketine attı elini. Böyle değildi eskiden, tek tük içerdi. Şimdi günde çok rahat bir paketi eritiyordu. Sanki paket boşaldıkça kederlerini doldurup çöpe atıyordu… Tabi ki öyle değildi, bunu o da biliyordu…
Adımları yavaştı. Acelesi yoktu nasılsa. Yetişmesi gerekenlere geç kalalı çok olmuştu…
Bakışları kaldırım taşlarındaydı. İnsanlar genellikle kaldırımdaki çizgilere basmazdı. Basamazdı.. Bu kimisi için bir zevk kimisi için ise bir takıntıydı. Ama o bilakis çizgilere basarak yürüyordu. Geçemediği her çizgiye inatla, aşamadığı her sınıra lanet ederek, en çok da kendisini söverek… Bastığı çizgiler değil elleriyle toprağa gömdüğü sevinçleriymişçesine…
Evi göründü girdiği sokağın sonunda. Şimdi kapıyı çalacak, eşi her zamanki gibi “Kim o?” diyerek açacaktı. “Benim” diyecekti o da. Halbuki her gün bir “Ben”i öldürecekti benliğinde. “Ben değilim, bu ben değilim! Ben kendimi kaybettim!”…
Küçük kızı “Baba!” diye sevinçle atlayacaktı kucağına. Sarılacaktı kızına, alnından öpecek kokusunda nefes alabilecekti…
Kapıyı çaldı. Kapı açıldı. Durağandı hayatı. Söylenenlerden fazlası olmadı.. Olamazdı…
Elini yüzünü yıkadı. Eli yüzü yıkandı, ruhunun aksine… Ruhu kirli kaldı… Sofraya oturdu. Güzel kokular yayılmıştı her yere. Güzel yemekler vardı sofrada. Eskiden olsa tıka basa yerdi. Ama eskiden.. tüm lezzet arayışlarını bıraktığı eskiden.. Ne yediğinin önemi yoktu artık onun için.. Midesinden kalbine giden yollar çoktan trafiğe kapatılmıştı… Şimdi hiçbir lezzetin anlamı kalmamıştı. Yaşamak için yiyor, yaşadıkça ölüyordu…
Tabağını çekti önüne. İlk kaşığını aldı. Tuzu eksikti yemeğin. Mutfaktaki eşine seslendi “Tuzluk eksik hanım!”
“Tuzluk..”
Düğüm düğüm oldu boğazı. “Tuzluk” deyince Yüreğindeki yaralara tuz serpildi. Eksik olan yanı kanadıkça kanadı.. Dayanamadı, tekrar bağırdı “Tuzluk eksik!”
Neler olduğunu anlayamayan eşi tuzluğu çoktan getirmişti. Ancak o hala inlemekteydi,
“Tuzluk eksik!”