Kendi kendime konuştuğumda bunu her yapışımda daha bir hırçın oluyorum kendime karşı, bu dünyaya karşı.Teslim olmak istemiyorum bu dünyadaki hiçbir şeye savaşmak savaşmak karşı durmak istiyorum. Bana öğretmeye çalıştıkları, teslimiyet ve kabullenme duygularını yakıp yıkmak yok etmek istiyorum.O zaman belki yok edebilirim acıları,kaygıları, savaşları. Bu dünyanın teslimiyete değil, kendi kalbine güvenen insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.Bize öğretilenlere değil kendi aklı ve kalbine inanan insanlara ihtiyacı var. Çünkü ancak böyle yok edebiliriz üzerimize düşen korkuları, iğrençlikleri , uyuşmaktan ancak böyle kurtulabiliriz.Yoksa üzerine çığ düşmüş bir dağcı gibi o karın altında uyumanın ölüm olduğunu bilerek ama yine de uyuyarak değil. Yorgunluktan öleceğimizi bilsek bile o karı kazarak, sesimiz kısılana kadar bağırarak, teslim olmayarak, hiçbir şeye ve hiç kimseye ancak böyle yaşayabiliriz. Biz koyun değiliz ki sürümüz olsun. Herbirimız tek başımıza geldiğimiz bu dünyada birlikte kalabilmek adına yaptığımız iğrençlikler, teslimiyetler yüzünden dünya bu halde. Biz hayır diyemediğimiz için hiçbir şeye, hiç bir zaman kendi kalbimizi dinleyemediğimiz için kimbilir kaç kişi acılar içinde öldü. Biz öldürdük onları sadece katilleri değil biz de suçluyuz hatta belki daha suçlu. Yıllar geçtikten sonra bir “özür dileriz” dedik hepsine sanki özrü varmış gibi yüzsüz ve arsızca. Sonra yine aynılarını tekrar, tekrar, tekrar yaptık. İşte biz bu yüzden bu dünyanın başına gelen en kötü, en iğrenç şeyleriz .Ne meleğiz ne şeytan, ne hayvanız ne insan. Neyiz biz??