Şehrin kişi başına en çok beden düşen caddesinde, kimseye çarpmadan ilerlemeye çalışıyordu. Elinde doğum gününde hediye edilen ama vücuduna büyük t-shirt’ü içine koyduğu naylon poşet, havanın aynı zamanda nasıl hem yağmur,hem de kusmuk kokabileceğine anlam veremiyordu.Boyu taş çatlasa bir elli, minyon yapılı çırpı kollu birkızdı. Kalem ile çizilmiş güzel suratı, saçlarının saklayamadığı kömür gözleri vardı. Ruhunun aynası gözleri, içindeki yaygınları saklamakta güçlük çekiyordu. Kalabalıklar içinde her zaman daha yalnız hissederdi.Bugün de o günlerden biriydi. Anlaşılamadığını ve anlamadığını çoktan kabul etmişti. Kimseyle çabucak yakınlık kuramıyordu. Yabancı bir lisan konuşan arkadaşlarını ne kadar da dikkatli dinlerse dinlesin,tanıdık sözlükleri ya nadiren yakalıyor, ya da hiç yakalamıyordu. Gayret etmesine rağmen esprileri kaçırıyor, samimiyet denemeleri ise hep sonuçsuz kalıyordu. Kendi noksanlarını görmeyen arkadaşlarının, sürekli olarak başkalarıyla uğraşmalarına hiç akıl erdirememişti.Evin kristaldense kimsenin camına taş atma dememişler miydi? Dezavantajlı bir arkadaşı üzerinde yapılan uzlaşı,bir nevi şer birlikteliği oluşuyordu.Odak olmaktan kurtulanlar, kurbana içten bir minnet duyuyorlardı(Nasılsa onları sıyırıp geçmişti). Minnetle kötülük aynı ruha nasıl sığıyordu?Sıra arkadaşının konuşma güçlüğü vardı. Heyecanlanınca geniş alnını kabarcıklar halinde ter basıyor, ya kekeliyor ya da kelimeleri yutuveriyordu. Güçlükler ona göre kısa süreli engellerdi ve ehemmiyetsizdi.Tabiatı gereği hep müspetti. Kusurlu gören gözkusurluydu. Diğerlerinin ise ördek yavrusunun serpilmesine sabrı yoktu. Kuğuyu görmeye kimsenin niyeti yoktu.Diğer bir kız arkadaşının ise bıyıkları vardı. Teyzesinin de bıyıkları vardı. Hatta dilini içeriden dudağının üstüne yerleştirip, tuhaf bir aletle yolan teyzesine kimse garip bakmamıştı. Tüyden, kıldan meselelere aklı hiç ermemişti.Mağazaya doğru yürürken, içsel konuşmalarının dışarı fırlamasını engellemek ister gibi ağzını eliyle kapattı. Boydaşları ne gariptiler. Farklılıklar üzerinden algılıyorlardı dünyayı. Biri güzel ve havalıysa diğeri çirkin ve ezik, biri uzun saçlıysa, diğeri erkek saçlı, biri başarılıysa diğeri tembeldi. İkinciler hiçbir zaman makbul değildi.Hâlbuki çirkin ama havalı mahalle delikanlıları, erkek saçlı ecnebi aktrisler, tembel görünen dâhiler vardı.Aile dostlarıyla gittikleri yaz tatillerinde de hep garip hissetmişti. Yaşıtları eğlenceden eğlenceye koşar, sebepli sebepsiz her şeyle inceden dalga geçerlerken, kendi onları seyre dalardı. Hiyeroglif deşifre etmek daha kolay olabilir miydi? Oyun arkadaşlarını hayatın vermeyerek eğittiği dezavantajlı çocuklardan seçerdi. Babasının annesine kapalı kapılar ardında söylediği incitici sözler, gururuna dokunur, böylece yeni dostlukları başlamadan biterdi. Temizlik görevlisinin çocuğuyla hiç arkadaşlık kurulur muydu? Yine anlamıyordu. Ağaç yaşken eğilirdi. Kötülük de öğrenilebilir bir şeydi. Dünyada miras bırakılacak tonlarca bilgi ve tecrübe varken, neden kötülüktü tercih edilen? Tüm bunları düşünürken, mağazanın önüne kadar geldiğini fark etti. Görevlinin otomatik hareketlerle uygun t-shirtü bulması ve paketlemesi bir dakikasını aldı. Dönüş yolu uzundu ve düşünülecek çok şey vardı.