En son ne zaman sokakta yürürken bir kedinin kendini yalayışını izledin? Ya da en son ne zaman bir kediye dikkat ettin sokakta? Muhtemelen uzun zaman önce değil mi? En özgür olabildiğin yer olan sokaklarda bile düşüncelerin çok kısıtlı artık. Belki yükseltemediğin bir dersin notunu, belki evde biten çiçek yağını, belki ödenecek aidatı, belki de o an sokakta gördüğün hoşuna giden bir erkeği ya da kızı düşünüyorsun. Peki, sen böyle miydin? Ya da var olma amacın gerçekten bu mu? Bir de bunu düşün. İlla ki sokakta değil, evde yemek yaparken, duş alırken, müzik dinlerken ya da ağlarken, bunu bir düşün.
Çocukken gördüğün rüyalar büyüdükçe daha da gerçekçi olay örgülerine dönüştü. Yani, 5-6 yaşında kendini gökyüzünde o çok sevdiğin oyuncak bebeğinle ya da arabanla uçarken görebilirdin. Ama büyüdükçe belki de çok hızlı giden bir arabanın kaldırıma çıkarak sana çarpışını görmeye başladın. Neden böyle oldu peki, bunu da bir düşün. Ya da daha önemli bir soru, sen bu değişimin farkına varabildin mi? Teknoloji, geçen her gün, her an dünyayı değiştiriyor ve tabi seni de… Buna, istesen de istemesen de, farkına varsan da varmasan da ayak uydurmak zorundasın. Çünkü doğaya karşı gelemezsin ya da değişime belki teknolojiye bile…
Her şey değişecek, içtiğin sigara, sevdiğin kız ya da erkek, giydiğin mont, yediğin çikolata ve eğer bunlara karşı çıkarsan tabi ki ‘baba’yı alacaksın! Değişime karşı çıkmak aptallık, ama eğer istersen sokaktaki kedileri izlemeye, rüyanda bulutların üstünde o çok sevdiğin oyuncak arabanla uçmaya ya da aynanın karşısında şarkı söylemeye devam edebilirsin.
Ben bir kedi bulmaya çıkıyorum sokağa, haydi eyvallah…