Bundan 2 ay önce bir kıza tutulmuştum kendi sınıfımda. Okul başladığı andan itibaren onu görmüş ve onu sevmeye başlamıştım. Tabii her zamanki gibi, ona söyleyememiştim. Bir talihsizlik oldu ve ben onu sevdiğimi söylediğimde (ki o da aynı şekilde) okuldan çoktan ayrılmıştı. Mesajlar bir işe yaramadı çünkü yüz yüze görüşmenin verdiği duyguyu mesajlardan alamazsınız. Kendisi de hiç görünmüyordu. Nerede, ne yapıyor, hiç bir bilgim yoktu.
Böyle kaç-kovala şeklinde 2 ay daha geçti. O zamana kadar ben onunla yanıp tutuşmuş, o ise başkalarından aldığı sevgiyle beni ötelemeye çalışmıştı.En son onun hala beni sevdiğini öğrendiğimde artık ilk günkü kadar mutlu değildim. Geceler boyunca onu düşünen, bunu hak edecek ne yaptım diyen ve hülyalara dalan, rüyalarımda bizzat yaşayan ben değil miydim? Ne değişmişti? Hala seviyor muydum? O zamandan ötürü bir kerecik bile yüz yüze konuşamadık onla. Buluşamadık bile. En çok acı veren ise halen bu durumda olmamız…
Sevmenin yaşı yoktur derler, çok doğru bir tabirdir, ancak aşık olmak için olgunlaşmaya ihtiyaç vardır. Bu hikayeden daha acıları elbet vardır. Ama ben olmak isteyip de, olamayanlara seslenmek için yazdım bu “anımı”. Doğru anı dedim buna çünkü, yaşayan bir aşk değil artık bizimkisi.”Hayatıma dair” senden tek kalan, saçındaki adalet çizgisi…
Muratcan Ös