Güllük gülistanlık hayatlar gördüm içine girdiğimde siyah bulutlardan etrafı göremediğim. Öyle güzel rol yapıyordu ki küçük, inanmayan bin yaşamasındı, beyaz renge beyaz demesindi.
Gülüyordu durmadan, sanki hayat ona toz pembe, yaşadığı ev pembe panjurdu.
Bir an kıyamadım ona, bir ara kahkahalarla gülerken dalıp gittiği uzakları gördüm gözlerinde.
Daima konuşuyordu sanki sussa içindeki yangın daha da alevlenecekti, bir kız ilk defa susmaktan korkuyordu.
Ve bende ilk defa bir küçücüğü susturmaktan korkuyordum, tek kelime konuşamadım, konuşsam susacaktı belli susarsa içim acırdı kıyamadım.
Saatlerce onu dinleyebilirdim, eti pufun üzerinde ki kırıntıları nasıl tek tek ayıkladığını anlatsa bile hayranlıkla onu izlerdim çünkü onda ben vardım. O kız içiyle dışıyla tamamen bendim, uzaklara dalışımız bile aynı hüznün çocuğuyken gözlemlerimi yarıda bırakamazdım.
Bir an sustu, endişelendim.
Evvela ellerini tuttum küçüğün sonra gözlerine baktım, susma dedim susarsan acıtırsın, susarsan acırsın susma!. Bir keresinde dedi , ‘Bir keresinde yolda yürüyordum…’ İşte o gün bugündür o kızın her zaman anlatacak hikayesi oluşuna rastladım, şimdilerde tek kişilik sahnelerde yer alıyor ne şahane fakat hala çok uzaklara dalmadan ve milletin içini sızlatmadan edemiyor…