Bir kadın, bir şarap olmalı birde şarabın mayhoşluğuna karışan hüznü.Mutsuzluğu, arzuladığı yarınları şarabın mayhoşluğuna karışmalı ,yanaklarını kızıştıran siniri onu hırslandıran geçmişine tokat gibi çarpmalı birde iki dudağı arasında sinsice dumanı tüten sigarası olmalı. Üflediği duman saç tellerine karışıp odanın parmaklıklı demirlerinden dışarı çıkmalı. Külünü avucunda kalmış kor olmuş acılarıyla küllüğe dökmeli, gözünden akan yaşlarını is kokan elleriyle silmeli.Saçlarının arasında ellerini hayal etmeli sevdiği adamın geçmişine al sana mutluluk der gibi onu bağıra bağıra haykırmalı.Mutluluktan kaçarken doluya tutulmuşçasına sevgiye aç bir kadının mutluluğunu tokat gibi çarpmalı geçmişe.Çıplak ayaklarıyla odanın bir köşesinden bir köşesine çılgınca dans etmeli kadın.Sevildiğini hissettiği an kadın kadehini fırlattı bu beklediği hayattı bu nefesti bu huzurdu bu o adamdı güven onun kollarıydı haykırdı delicesine haykırdı seviyorum diyerek ,tapıyorum diyerek istiyorum diyerek inandığı ne varsa vermeye feda etmeye hazırdı küçük elleriyle cam kenarında duran çiçekleri suladı öptü çünkü sevince her şey güzeldi çünkü her canlı sevilmeyi hakkederdi sevmek can vermek gibi birşeydi hayat vermekti. Sevmek, sevmekti işte…