Çocukluğumdan beri kişiliğim farklıydı zaten diğer bireylerden. Hayallerim mesela bir süper kahraman olarak devlet işleriyle ilgilenmeyi kim ister ki? Süper güçlerim var ancak ptt müdürü olmak istiyorum mesela. Olduğum şehirdeki hiçbir posta zamansız gitmeyecek! Süper güçlerimi insanlar zamanında postalarına ulaşsınlar diye kullanacağım!
Genel olarak Amerikan filmlerinde serkeş takılır gözümde süper kahraman hancock mesela (aldırmayın siz efendi olanlara gerçek süper budur). Ama büyüdükçe ailemden de ötürü imkanlarımın azaldığı dönem ortaya çıktı. O çocukluğunda uyumadan önce heyecanla kurduğum hayallerin yerini gerçekler almaya başladı. Önce sinirlendim hayallerime fakat ben sinirlendikçe daha çok koşarak kaçtılar benden. Ben de bıraktım peşlerini sonra.
Hayalle alakalı son hatırladığım şey odamdaki büyük avril lavinge posteri önünde kalakaldığım zamanlardı. Ve bu zaman faktörüydü çağ açıp çağ kapayan bundan ötürüdür ki kısıtladı içimdeki vicdan kendimi ve aklım yitirdi işlevselliğini. Can çekiştim bir kaşık suda ve suyu bulandırıp yanımdakileri de boğdum bende beraber. Çok üzdüm kısaca. Üzdüklerimle beraber ben de üzüldüm. Sonra onları sevindirmeyi görev edindim ama her sevinenle beraber ben daha çok üzüldüm. Belki bundandır terk edilmiş hayatlarımız içindeki tutsaklığımız. Bu tutsaklık bekleyiştir aslında ama bekleyişler daha çok yorar insanı. Ve bu bekleyiş yordu içimdeki insan sevgisini. Tabii saçma olan bir kısım da sorsan bana bilmem ben nerde yoruldum. Gösterime bayram zamanı girdi izlediysen eğer “Sahte Hayatlar” başrol oyuncusuydum. Sanırım ilk burada yoruldum. Sahte bir lüks içinde büyümek, istediğin olmasa da oluyormuş gibi davranmak bunu omuzlarında ağır bir şekilde hissetmek ya da pardon rol gereği hissetmek. Rolümü iyi oynadım sanki ne dersin sayın izleyici?
Filmin özeti nedir bilir misin sayın izleyici? Özetle istediğim hayatın hayallerine kapılıp sadece yansımalarında yaşadım ve sonra Edip Cansever haklı çıktı; her şey birdenbire çirkin, birdenbire çirkin, birdenbire çirkindi.