Kitabı yarım bıraktım ve yatağımın başucuna koydum. İçeride ki tozu ve sigara kokusunu içime çektim. Birazcık öksürdüm. Ayağa kalkarken sendeledim. Dengemi kaybetmedim. Fakat geceden kalma elbiselerim üstümde ve her yer kusmuk içerisindeydi. Fakat kapıyı açtığımda, kapının hemen iki parmak önünde, iki tane fare kapanı vardı. Ne olduğunu bile anlamadan, fare kapanlarının üstün basmadan, mutfağa doğru yürüdüm. Buzdolabını açtım. Yiyecek hiç bir şey yoktu. Yine de bolca içki ve soda vardı. Sodayı iki tane aldım. Ağzımla sodanın metal kapağını açtım. Demirin verdiği acı dudağını çatlatarak kanattı. Yere iki damla kan aktı. Biri halıya biri ise kot pantolonuma… telefona baktım bir an… kimse ne aramış ne ise mesaj bırakmış.Yalnız kaldığımı o an anladım. Bazı anlar vardır ya… yalnız kaldığınızı sanırsınız. Fakat yalnız bırakılmışsınızdır. Kimse yalnız olarak doğmaz. Ya kendisi yalnız olarak yaşamak ister. Kimi ise yalnız bırakılmıştır. Kimse yalnız olmak istemez ki? Yalnız olmak yalnız yaratmak gibi… Bazen konuşurken kelimelere hiçi katıyorum. Sonra bakıyorum ki hiçin anlamı Hayat İçinde Çaresizlik… Bir yalnızlığı bilirim, bir de çaresizliği; kimseden ne bir yardım istiyorum ne de bir istek… Fakat her yalnız kişi bilir ki? Kahve ve sigaranın verdiği büyük bir zevk kadar güzel bir an yoktur. Fakat sigara ve kahve başka bir zevk, sevişme daha başka bir konu… Biz hepimiz insanız dimi? Yani ya insan olarak doğmuşuzdur. Ya da bir kadının karnından çıkıp sürgüne gönderilmiş sinizdir. Alçaklık değil de nedir bu? Nefes alış verişim bile değişti. Kimi bir cebric olmak ister, kimi ise bir loric olmak ister. Ne istediğimizin ne önemi var ki bu dünyada? Kapı çalındı. Kapıyı çalan kişi benim en yakın arkadaşım, ne bir öğüt verebilirim. Ne de mutlu edecek bir kelime, sadece dinleyebilirim onu… Doğru düzgün düşünemiyor bile! Düşünmek bana verilen en büyük lanet! Ben düşünmek istemiyorum. BEN İSTAN OLMAK İSTİYORUM.