Saat 03:01.Ya katil olacağim ya yazar…
İkisi de cazip.Ne desem pişmanlık duyacağım.
Kıskançlık nöbetlerinin en soğuğundan,mübarek aya geçişli geceden selamlar.Cehennem arabasına binmek için uygun koşullar yok mu sizce de?En güzel,en nurlu gün…Ve en çirkin,en günahkar beyin.Hepsi bu yazıların milimetrik hesapla yukarısından dokunularak yazılıyor.Cinayet,ödül,cehennem ve daha fazlası…
Bu kadar hengamenin tek nedeni aşk mı peki?Hayır.Gözüne kestirebildiğiniz tüm duyguların jöle haline getirilip karıştırılması ve bir anda boğazınızdan aşağı aktarılması.
Oysa ben çok mu şey istemiştim.Tek bir kanepede ellerinden tutup Süreyya’dan bir iki dize söylemek…Çok mu ha?İçi gübre kamyonundan beter bu dünyada iki Süreyya dizesi bir kıızın kulaklarının içine,hem de taa ellerinden başlayarak söylemek çok mu?
Yeter artık.Ne Süreyya kaldım.Ne Hikmet.Ne Uyar’ım Ne Tahir.Seni bir turuncu Denizli mavisinde nasıl aldıysam gözlerime,yine öyle devam et.
Ben kendimi ben olduğumdan tanıyamıyorum.Sen beni ne kadar tanırsın?Ben kendi zihnimi elimde tutamıyorum sen nasıl hapis alırsın?!Ben seni Hazar Denizi’ne tırnak uçlarımla nakışladım.Sen nasıl Hazar’dan suyu alırsın?