Dün gece epey kalabalıktı odam.Uzun uzun sitemler silsilesi dinledim. Misafirlerim pek kibar değillerdi,olmamakta haklılıkları vardı belki de.Uzak,yorucu,meşakkatli yollardan gelmişler.
Gurur,birçok menfaatten bahsetti,birçok yalan sözden,birçok insandan.Yorulmuştu,camı açtım. Bi’ bardak bitki çayı yaptım sakinleşmesi için.Derken hayaller geldi.Biraz fazla geldiler.Uçurum kenarından gelmişler.Soğukmuş.Üşüdük çok dediler birer battaniye bulabildim sadece.Sonra sevgi girdi kapıdan.Göğüsünde derin bir yara vardı,güven tam kolunun altında.İhanet durağında inmişler.Baya arası vardır burayla.Kendilerini zor attılar kanepeye.Bir süre sessizlik hakim oldu odama.Normal bir sessizlik gibi değildi ama,uğultular,kan akışları,çığlıklar içindeki sessizlik gibi. Sigaraya uzandığımda gurur sigaramı yaktı.Sevgi ve güven hiç ayrılmazlardı.Onlar da beraber mumları yakmayı tercih ettiler.Hayaller ateşe pek yaklaşamazdı.Zamanında kendilerini çok yakmışlar çünkü.
İnsanın kendine ne denli zarar verdiğini anlattılar bana,saatlerce acılarını izlettiler,benim için en büyük acı buydu.Bazen olur olmadık zamanlarda ruh cinayetlerine tanık olabilirsiniz.Benimki de o misal.
Mumlar eridi,sigaram çok kez yanıp söndü,hayaller kül oldu. Saat sabaha karşı.Penceremde garip bir ağaç gölgesi,mermere bir güvercin kondu.Kapının açıldığını duymadan,kapatana çevirdik gözlerimizi.Umut bizi izliyordu.Yarı üzgün yarı ‘umutlu’.Gururu sağına,sevgi ve güveni soluna aldı.Bir anne kucağında gibi rahat kapattılar gözlerini sabaha.Sonra kalkıp hayallerin başına gitti.Onların tek tek ellerinden tutarak bekledi uyumalarını.
Bir ben kaldım,darmadağın,kan revan,çığlık çığlığa odanın ortasında.Dün gece odamda bir ruh cinayeti işlenmişti.’umudumun’dizinde dinlenmekten başka elimden bir şey gelmedi.