Günaydın mavi gözlü muhabbet kuşum
Omzuma bir bindin hiç yere basmıyorsun
Dudaklarından bal yerine zehir akıtıyorsun
Ağzın kulağında pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun
Tadın hiç yok zehrin yeşil yeşil dökülmüş yere
Öfken diz boyu yüzünden kan damlıyor önüne
Bu kızgınlık bu öfke hayır getirmez kimseye
Hani gülümseyerek uyanacak tın bu güne
Yine yalancı çoban sürüyü kattı gitti önüne
Tadım hiç yok küstüm bütün teknolojiye
Kapattım kapısını bir de kilit vurdum üstüne
Bakmayacağım uzunca bir süre yüzüne
Kendimi hem yetim hem de öksüz hissediyorum
İhanete uğramış Milletime /vatanıma üzülüyorum
Biliyorum işitiyor beni hatta yakından görüp izliyor
Yattığı yerde kemikleri sızlayan ATATÜRK’Ü özlüyorum.
Necati Kavlak