Yalnızlık hiçbir zaman bir seçim değildir. Karanlığa doğru yürünen yolda yol arkadaşındır aslında. Yavaş yavaş çürütür ruhunu ve bir o kadar da sinsidir. Her şeye rağmen ayna gibidir hayata, yalnızlık. Muhakkak ki huzuru yalnızlıkta bulan, kendi benliğine erişen bir çok insan vardır fakat şöyle bir gerçek vardır; kendini tam olarak tanıyabilen hiçbir insan yoktur ki ruhunu tüm çıplaklığıyla görmüş olsun. Zaten bu durum yaşarken imkansızdır ve öyle bir gizemdir ki insanın yaratılışı, bedenin bile senden sırlar saklayabilir. Çok acı bir biçimde vurur yüzüne zamanı geldiğinde.
Ne büyük bir ironidir ki bir insan yaşamı boyunca kendini göremez. Ya bir fotoğrafıdır ya da yanılsaması…
Aklının, senden habersiz kurduğu ve en ücra köşelerine sakladığı hazların yaşatır sana en büyük korkularını; açar en derin yaralarını dokunulmaz teninde ve en sonunda öldürür seni bu bilinmezlik. Ben gibi çürütür. Yaşarken kokmaya başlar bedenin, ruhunun ölümüne daha fazla direnemeden.
Başlar doğal seleksiyonun ve bir nefes çekerim sigaramdan. Her nefesimde, kıvranır alveollerim CO’nin dansıyla çünkü sen ölürken ben seni izliyor olacağım. Sen kıvranırken, ben sigaramın dumanıyla sarıp karanlığımla boyayacağım o bedenini ve ben buradayken sen zavallı insan, sen asla aydınlığına ulaşamayacaksın.
Haa, eğer bir gün gelir de görürsen ışığı, siyah sislerimin arasında bil ki o iyilik değildir. Benim dünyamda her aydınlık iyilik değildir. Buna sen de alışacaksın, beni düşe kanaya en sonunda tanıyacaksın.
Benden korkma Meva, bana bağlanmaktan korkma. Gözler kişinin aynasıdır derler ya, bak bana. Gör kendini, aklının ve arzularının en ucra sokaklarını gez.
Korkma Meva… Bana dokunmaktan korkma. Bana aşık olacağın kadar yabancın değilim senin.