Bugün yine tüm kısa saçlı insanların sen olduğuna inanarak yürüdüm caddede,
Her an tetikte.
Yürüyüşlerime senin saçma sapan hikayelerini düşünerek devam ediyorum bu aralar.
Yaseminlerin kokusunu alamıyorum.
Bana ne yaptığının farkında mısın?
İnsan yaseminlerin kokusunu alamıyorsa yaşıyor olabilir mi Allah aşkına!
Sormuyorum.
Sorarsam cevap niyetine verdiğin şeyler kalbimi ağrıtacak.
Öznesi ne ben ne de yaseminler olmayacak çünkü.
Sen de olmayacaksın aslında.
Sen sadece bir şeyler söyleyip onların gerçekliğini yadırgamayacaksın.
Anlattığın sokaklar kendilerinden utanacaklar.
İnsanlar yaşadıklarına lanet edip kendilerini asacak.
Sen, her gün yatağından kalkarken ayağını vurduğun yatak başlığına küfretmeyeceksin, sözde!
Onun suçu değil, diyeceksin sözde.
Benim, diyeceksin sözde.
Sözde olan hep sen olacaksın, sözde.
Ne kadar çok yalandan meydana geliyor esasında nefes.
Nefis mi demeliydim yoksa?
Ama eş sesli sözcüklerden her daim korkmuşumdur.
Nefis bir nefse sahip olabilmeyi düşlerken nefsine yenik düşüp nefis bir beraberlik sağlayacaksın yalnızlığınla.
Çünkü ben buna artık dayanamıyorum.
Olmuyor, diyeceğim.
Senle olmuyor.
Sensiz olmaz, diyeceğim, daha önce dediklerim utanacak.
Bu yüzden sensiz de olduğunu kabul edip kafamın içinde un ufak ettiğin beynimden arda kalanlarla yeni bir merkez inşa edeceğim.
Oligarşik olacak.
Monarşiden sıkıldım.
Mutlakiyet kaçınılmazsa onu reform kabul edip akla sabit kılacağım.
Yapacağım işte.
Sen susacaksın.
Tek bir damla bile dökmeyeceğim yağmurumdan üzerine.
Senin çorak toprakların, beni yetiştirdi çünkü.
Bir ben daha yetiştirmene izin veremem.
Gidiyorum ben.
Sen mi?
Sen kalıyorsun.
Bende değil lakin.
Hani hep anlattığın o sokaklarda.
Üzerine örteceğim tek bir yaprak dahi kalmadı bende.
Kendi güneşinin seni dondurmasına tanık olmak yerine kendi ayazıma dönüyorum,
Elveda demeden.
Ele veda etmez insan.
Canımın iç yerinden defolup gidişine bir veda süsü veremem.