Perişan bir yalnızlık benimkisi.
Uzun, kat kat kalabalığın köşesinde
Saçlarından başlıyorum kirpiklerine…
Boş sohbet akşamları bunlar Matmazel!
Adalar vapurunun ilk durağında sana geleceğim
Hafifçe serinliyoruz denizin yüzeyiyle ben
Mavi de değilim bu gece, yeşil de, kızıl da.
En koyu siyahım
Kuzguni ölüm siyahı, rimelince…
Asimetrik bir sevdaydın zaten sen
Kırmızın herkese eşit mesafede,
Gecenin tam ortasında, birkaç adım gerindeyim.
Miskin bir kediden çok sarhoş bir hergele.
Sıkıcı bir hayat bu yaşadığım Matmazel!
İnce belli bardağa süzülmeden konan çay gibi
Fazla demlendik yine ve yine…
Her renginde şu skalanın, bir ben kaybettik
Zaiyatsız sayabilirsin gölgeni…
Yine de sen Matmazel!
Bir martının kuraklık hüznüsün!
Çingenelerin saçlarında kurumuş gülsün…
Sahi, hatırlasana.
Göğümü yıldızlarından süpürdüğün geceydi
Ben, benimle başbaşa, akşamdan kalmalığın ortasındayız.
Yarı küreme sabah gelmiyor üstelik
Kemancının kemanına kadar sarhoşuz meyhanede
Zil zurna!
Ellerinden tutmuşluğumun izi hala avuçlarımda duruyor
Balık ekmek kokması gereken sokaklarda dahi
Hüküm sürüyor saçlarının dehşetengiz kokusu…
Perişan bir yalnızlık benimkisi.
Dudaklarınca çatlak parmaklarım
Hayallerince kırık evimin yolu…
Ve sen Matmazel,
Beni zaiyatın saymayasın sakın!
Sadece bir zaman sevmiştim seni.
O zaman,
Bu zaman.
Umut Köksal – 12/15.7.2014