Bir şeylerden korkarak mı? Yoksa özgürlüğün tadını çıkartıp yaptığı veya yapacağı hareketlerden sorumlu bir şekilde mi? İnsanların ne diyeceği, nasıl bakacağı korkusuyla bir ömür boyu tutsak bir şekilde her zaman kendini kısıtlayarak mı, veyahut; Kafası rahat, hal ve hareketlerinde bağımsız kendini mutlu eden özgürce bir yaşam mı sürmeli?
İnsanoğlu her zaman bir toplum baskısı ile yaşayarak kendini kısıtlamaya gitmiştir. Buna bir dur demeli ve gelecekte özgür bir dünya yaşamı oluşturmalıdır. Temelinde özgürlük olan ancak bununla birlikte bizde olan özgürlüğün başkalarında da olduğunu unutmadan, kısacası özgürlüğüyle kimseye zarar vermeden yaşamalı, bu bir kısıtlama değil ortak pay sahibi olduğumuz dünya da güzel bir yaşam sürmek daha fazla özgür olmak için kullandığımız bir kart olmalı. Peki bu “Özgür Dünya” anlayışı mümkün müdür? Devletlerin, bu yönetim sitemlerinin olduğu bir dünyada demokrasi ve özgürlüğün olması mümkün müdür? İnsanların, konuşan insanların! susmaya köşeye çekilmeye itildiği bu sistemde Özgür Dünya anlayışını getirmek belki de zor bir iş. İnsanları “Modern Kölelik Sistemi” ile kendi sistemlerine göre yaşatarak sözde demokrasinin olduğu fakat hiçbir zaman adalet kavramının tam olarak işlemediği bir dünyada özgürce yaşamak mümkün müdür?
Nasıl yaşamalı insan? Özgürce, özgürlüğün hakim olduğu, paranın birinci planda olmadığı bir dünyada veya Modern kölelik sisteminde her söylenen söze boyun eğmeye devam ederek mi yaşamalı? Aslında her insan bu soruya kendi içinde bir cevap veriyor fakat; dile getirme konusunda bir sıkıntısı oluyor. Evet şu an belki de bu sistemi değiştiremeyiz fakat geleceğe, gelecek dünya yaşamında özgürce bir adım atabiliriz. Biz içimizde özgür olmalı, ilk önce kendi içimizde ki özgürlük savaşını kazanmalıyız.
Platonun dediği gibi ” İnsanın kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür.”