Her ayrılığın insana öğrettiği yeni yeni duygular vardır. Her ayrılığın acısı ve boşluğu, her bir insanda farklı farklı tepkimeler gösterebilir. Yalnızlığın o sessiz huzuruyla uykuya dalınabilirken, o sessizlikte kaybolunulabilirdi de. Ayrılıklar birçok şeyi de beraberinde götürür insandan. Yalnızca gidenle bitmez, biliyorsunuz. Sesinizi ve soluğunuzu koparır ilk olarak. Bazı şarkıları da alıp götürebilir, yerine başka şeyler koyar. Hayatın akışıyla bir tutulabilir ayrılık. Hep bir yenileme zorunluluğu, misal… Şu hayattaki en büyük sorumluluğumuz yaşamak, daha doğrusu “yaşayabilmek” değil mi zaten? Doğduk ve mecburen yaşıyoruz. Yaşamak zorundayız. Eşsiz duygular tadabiliyoruz, binlerce çelişki arasında kaybolabiliyoruz. Şarkılar da kayboluyor, şehirler de, şiirler de, arkadaşlar da… Daha nicesi. Ayrılık yalnızca bir kişinin kaybolmasıyla bitmiyor işte. Birlikte okuduğun şarkılar bitiyor, gülümseyerek okuduğun o şiirler birden canını yakmaya başlıyor, şehrinde yapmaktan keyif aldığın her şey birden zulüm gibi geliyor insana. Çünkü zaman akmaya devam ediyor, büyüyorsun ve canın yanıyor. Yaptığın, yapmaktan keyif aldığın her şey bir anı haline geliyor birden bire. Bir daha büyütemeyeceğin, canlandıramayacağın anılar. Hep oturduğunuz masada artık yapayalnızsın. Elinde biran, sigaranın uzamış külü, izlediğin o koskoca boş duvar. Eskiden olsa, diyorsun değil mi? Eskiden nasıl şen şakrak muhabbetler dönerdi o masada. İlk kez elinden orada tutmuştu mesela. Veyahutta ilk kez o masada ağlamıştın onun karşısında. İlk kez orada öpmüştü belki de seni.
Boş bir sandalye. Yerine başkaları otursa da, bomboş kalmaya devam edecek bir sandalye duruyor karşında artık.
Unutamadın.
Unutmak istiyorsun ama yaşam sana karşı gardını aldı biriktirmiş olduğun anılarla. Okusana onun en sevdiği şiiri.
Yazmaya başlıyor insan. Söylemek istediklerini ya da bir türlü söylemeye dilinin dönmediği şeyleri yazarak tüketmeye çalışıyor kendini. Böyle böyle rahatlıyor insan. Rahatladığını düşünüyor belki de, kim bilir…
Zaman akmaya devam ediyor demiştik, değil mi? Yeni vücutlar tanıyorsun, yeni sesler duyuyorsun, yeni kokular… Hangisi unutturdu? Hangi iz daha derin kaldı? Cevapta hemfikiriz sanırım.
Akıp giden zamanla birlikte sen de sürükleniyorsun. Nereye gittiğin, nereye gideceğin belli değil. Hadi son bir sigara daha yakalım. Biraz da o şekilde izleyelim sürüklenişlerimizi. Bu yol da biter elbet. Tıpkı sigaran gibi.