Kaç zaman oldu benden gideli; sayamadım günleri. Toplayamadım takvim yapraklarını avuçlarıma. Sarıp sarmalayamadım bana sensizliği yaşatan günleri. Günlerin de bir adı kalmadı zaten hatırımda. Haddinden fazla sensizlik oldu adı. Hadsizce dökülen yaprakların…
Bugün; bu günün bir anlamı var hasretim. Bugün gönlüme aşk tohumu ekenin doğum günü. Hatırlar mısın? bir sene evvel sana 23.48’te mesaj atmıştım doğum günü mesajını. Ne çok duygulanmıştın, gözlerinden boncuk boncuk dökülmüştü incilerim. Sen yanımda değildin ama ıslanmıştı yanaklarım. Yarın iş var deyip 00.01i beklemeden uyuyakalmıştım. Tam bir sene geçti üzerinden. Senin bizim üstümüzden geçip, ben olacağını düşünmeden planlar yapmıştım bir sonraki doğum gününe. Hatta iznim bile var sevdiğim. Bugün izinliyim. Doğum gününü ilk kutlayan ben oldum. Duydun mu prensesim? Yıldızlar getirdi mi sana haberlerimi. Sessiz feryatlarımı fısıldadılar mı kulağına? Hani her seviyorum dediğimde erirdi ya göz bebeklerin; bugün de getirdi mi gökyüzü ” seni seviyorum sol yanım. Mutlu yıllar” dileklerimi?
Duyamayacak kadar uzakta olmana aldırmıyorum sevgilim. Zaten gönlünde bir yerim kalmadı artık. Bunu biliyorum. Bildiklerimi tekrar edip döküyorum satır aralarıma.
Doğum günün kutlu olsun hasretim. Yüreğimin ateşine diktim mumlarını, içi sen dolu bir yanardağ besliyorum içimde. Bir dilek tut sol yanım. Üfle mumlarını. Sana her daim aşık bir kalp var elimde.
Yaş günün kutlu olsun sevdiğim. Ben yine masa başında, yaş gününü yaşlarımla kutluyorum. Her kadehte daha bir sen oluyor herkes. Daha bir kendimden geçiyorum. Doğum günün kutlu olsun hasretim. Yarın iş yok izinliyim. Ama sabahı göremeyeceğim yine. Başak sarısı yüzüme vuracak gün ışığı; sızıp kaldığım ilk yerde.
Doğum günün kutlu olsun sevdiğim. bu gece bütün kadehleri şerefine içerim. Varsın sen mutlu ol. Ben hasret şarabıyla kendimden geçeyim…