Tam da o gün, tam da o kafede yıllara meydan okuduk. Kaç yıl olmuştu sahi? 5 mi? 6 mı? Bilinmez. Çok olmuştu halbuki. Birbirimizi tanımaya yetecek kadar olmuştu. Birbirimizin yanında fiziksel olarak olamasak da birimize bir şey olduğunda hissedecek kadar bir olmuştuk biz.
Farz et ki adam, sen ben rakı ve sezen ablamız çilingir sofrasındayız. Evet biliyorum rakı artık mideni bulandırıyor. Olsun bu akşam ben anlatacağım seni benim kelimelerimle, bir elimde sigara bir elimde sek rakı ve sende dinleyeceksin.
Sahiden nasıl başlamıştı hikayemiz? Bir topla mı? Yoksa bir tesadüfle mi? Belki ikisi de. Sen adam, bir topun seyirini değiştirip bana ulaştıran insansın. Evet bu bir tesadüf. Peki ya sonrası? Anılarımız, yaşanmışlıklar, iddialarımız ve dahası birer tesadüf müydü? Bende ki yerinin diğer herkesten farklı olmasının bir sebebi var adam. İnsanları ayırmayı sevmem bilirsin. Kayırmam kimseyi. Ama konu sana, bana ve bize geldiğinde adabı olan rakının masaya oturduğu bir konumda oluyorum. Öfkeli ve hırçın başladı hikayemiz. İki yabancıydık birbirimize. Başka insanlarla, başka omuzlardaydık. Sonra bir tesadüf ederi kafama yediğim topla hayatıma girdin. Zaman zaman o topu attığın için kızsam da sana, kızdığım ilk dakika durup düşünüyorum o topu atmasaydın belki şuan ki biz olamayacaktık. Evet işte bu yüzden tesadüftü hepsi. Neydi? Aşk tesadüfleri sever miydi? Aramızda mesafe olmasına rağmen telefonda konuşup her haftasonu akıl hastanesinin bahçesinde buluşurduk. Her gece konuşamasakta yanımda olduğunu, benimle olduğunu bilirdim. Hissederdim. Ben hissettiğim sürece yanımdaydın. Hala da yanımdasın. Bilardo ve tavla oynardık seninle. İddiaya girerdik her seferinde. Eğer iddianın sonucu senin hoşuna giden bir şeyse kazanırdın. Ama bazen sırf ben mutlu olayım diye kaybederdin. Söylemezdin bunu hiç ama ben anlardım. Belki denizlerden hatta gökyüzünden bile açık renkte olan gözlerin ele verirdi seni. Gözlerini sevmeminde bir nedeni var mesela.
Mevsim hazan.
Mevsim kavuşma vakti.
İklim değişimine inanmayan bir kuş size doğru geliyor.
Evet bayım,
Kuşları severim,
Siz benim gökyüzümsünüz.
Mavi bir denizden mavi bir gökyüzüne doğru uçuyor şimdi kuşlar
Sevdiği birine doğru
Denizden gittikçe uzaklaşarak
Sevdiği maviliğe adım adım yaklaşarak
Pusulam senin maviliğin
Hayallerim sen
Geçmişim deniz
Geleceğim gökyüzü
Ruhum mavi
Tüm maviler sen.
demiş Cemal Süreyya. İşte bu yüzden seviyorum mavi rengini. Mavi bir duygudur mesela. Öyle bir duygudur ki maviye baktığında içinde kaybolabilirsin. İşte adam o mavi gözlere baktığımda kaybolduğum bir noktadayım. Bu 6 yılı iyisiyle, kötüsüyle, acısıyla ve tatlısıyla yaşadık seninle. hatta uzun süreli konuşmadığımız bile oldu. Ama her konuştuğumuzda hala aynı biz, hala aynı bakışlar, hala aynı samimiyet ve hala sarılış. Hep aynıydık. Bir insan 6 yılda hiç mi değişmez adam? Bir insanın bakışları, sarılışı, konuşması ve hatta öpüşü hiç mi değişmez. Değişmezmiş, bunu o akşam o kafede bana sarıldığında, bana baktığında, beni anlımdan öptüğünde anladım. Peki bir insan yine gözlerindeki mavilikte kaybolur mu adam? Kayboluyormuş. Ben tam da o akşam kayboldum gözlerinde.
Bir cümle kurmadan önce, ne söyleyeceğimizi tahmin ettiğimiz bir samimiyetteyiz. Hatta sadece bakışarak anlaşabildiğimiz kadar biriz biz. Sen bunu göremesen de. O konuşmadığımız süre zarfında çok insan oldu hayatımızda, çok fazla omuz oldu. Kimine omuz olduk, kimi de bize omuz oldu. Ama hiç biri senin sarılışın kadar huzurlu gelmedi adam. Hiçbiri sen olamadı, ben olamadı. Hiçbiri biz olamadı. İşte tam da bu noktada tesadüflere inanmaya başlıyorum. İşte tam bu noktada maviliğin sonsuz olduğuna inanıyorum. Bana hala aynı baktığını görmek güzel, bu da değişmediğinin kanıtı. Birbirimiz hakkında bildiğimiz o kadar şey var ki, bir o kadar bilmediğimiz ve öğreneceğimiz o kadar şey var. Her zaman mavi kal.. her zaman benimle kal.