***
Genç delikanlı gözleri yarı açık şekilde günün ağardığını annesinin odasında olduğunu hissedince anladı. Saat sabahın 5 olmasına rağmen, hiç bu saatte uyanmamıştı.elini istemsizce alnına götürmesiyle, alnında buz taneleri şeklinde terler olduğunu fark etti. Rüyaların en fazla 7 saniye olduğunu eski bir bilim dergisinde okumuş olmasına ragmen; bu tezin doğru olmadığını düşünerek yatağından çıkmak istedi. Akşam yattığında kitap ayracı olarak bıraktığı çerçeveyi uzanmak istese de onu yerinde bulamadı.o zaman yataktan cıkması gerektini anladı.Annesine günaydın demek istediği sırada , annesi daha erken davrandı.
- Sanırım bunu aradın değil mi oğlum?
- Evet anne . dün bir sahaf da buldum onu. Öylece durması ilgimi çekmişti.
- Çerçevenin içine baktın mı peki?
- Hayır anne, hiç aklıma gelmedi, daha doğrusu düşünmedim bile.
Annesi aldığı bu cevabı o kadar sevinmişti ki, yüzündeki gülümseme, her tarafa aydınlatmaya yetecek cinstendi.elindeki çerçeveyi oğluna uzatarak, tedirgin bir şekilde odadan çıkmış ve oğluna kahvaltı hazırlamanın yolunu tutmuştu.
Genç delikanlı çerçevenin arkasına baktığında artık yataktan çıkmış ve pencerenin önünde ayakta beklemekte ve bir eliyle de pencerenin çerçevesine dokunmaktaydı.çerçevenin açılmış olduğunu hissedince hemen annesinin yanına geldi.
- Anne çerçeveyi açtın sanırım.bu zorlanmış çünkü?
- Annesi bir anda başını çevirerek:Bunu nerden aldıysan yerini bırak. Diyerek kahvaltısını odasına götürmüştü bile.
Aslında her şey çok basit gelişmesine rağmen annesini tedirgin eden bir nokta vardı.annesi çerçevenin nereden alındığını biliyordu.Yıllar önce çocuğuna hamile kalmadan bi kaç yıl önce hayatında biri vardı. Onunla evlenme hayalleri kurarken, şimdiki kocasından hamile kalmış ve sevgilisini o sahaf dükkanının önünde terk etmek zorunda kalmıştı.sanırım o çerceve de sevgilisinin bıraktığı çerçeve olmalıydı. Yaşanmışlıklar her zaman zamanda durduğu gibi durmuyordu. Peşine bırakmamak için inat etmeleri bu yüzdendi sanırım. Yoksa başka bir açıklama olamazdı. Şimdi mutluydu aslında, en azından bir çocuğu vardı, bakmakla yükümlü olduğu.bu hayatın daha da kötüye gitmesini isteyemezdi.
Tekrar çocuğuna dönerek, çerçeveyi geri bırakacağına dair ondan söz istedi.kendisini doğruluk insanı olarak görerek, başkalarının eşyalarını dokunulmaması gerektiğini, kendi de inanmasa da evladına söyleyiverdi.Genç delikanlı da ne olduğunu anlamayarak yanlış bir şey yaptığını düşünerek çerçeveyi bırakmak için sahafın yolunu tuttu. Hiç sorgu sual etmeden söyleneni yapmak bir aile geleneğiydi ailede.
Kapıya vardığında içerde birkaç kişinin olduğuna bakmadan içeri girip, çerceveyi bırakmak istediğini söyledi.gereksiz bi kaç orta da kalmış sözlerden sonra cevap dahi almadığını düşünerek, pencerenin yanına, kapı bitişiğine çerçeveyi bırakarak dışarı çıktı.evinin yolunu tuttugunda ise akşam olmak üzereydi. Her zaman ki gibi odasına cıkıp annesinin sözünü dinlemenin verdiği gururu içindeydi.
Taa ki o zamana kadar. Gece uyumak için sabahtan kalma düzeltmeyi dahi unutmuş yatagının içine girip uykuya daldı.uyuyacağını hiç bu kadar hızlı olacağını düşünmeyerek uykusuna daldı.
Uykuya dalmasıyla gördüğü rüyanın devamı bir dizi şeklinde olacağını hiç tahmin etmemişti. En son Dona’ nın sevgilisinden ayrıldığını hatırlaması bir tesadüf olamazdı.Çerçeve gerekeni yapmıştı, ikinci bir hayat genç delikanlının rüyasında zuhur etmekte ve bir yaşam daha edinmiş olmanın tedirgin mutlulugu onu içten içe yakmaktaydı. Ne anne bu rüyanın farkındaydı, ne de delikanlı gördüğü rüyanın aslında annesinin geçmiş hayatı olduğunu bilmeyerek, yaşam serüvenlerine devam etmekteydiler. (Son)