Gecenin karanlığına hapsolduğum andı gözlerin
yabancı edasıyla duyduğum ses,
ve kimsesiz kelimeler ardında aradığım huzur
senli saatler geldi aklıma
lal bir tebessüm düştü dudaklarımdan
arkamı dönüp baktım;
sis kaplamış ay yüzlünün çehresini
limana indim yıldızlar göğü sarınca
bir tekne göründü uzaklardan
el sallıyordu martıların elleri kanlı avcısı
duyguların yankı yaptığı sahil
ve elleri kalemli şairler
birer birer geri çekildiler;
önce denizin kızıl dalgaları
ardından birer tutsak aşkı fısıldayan kelimeler…
sende gittin satırların ardından,
kuma yazılmış isimleri andırdı bakışların sonra
anlatamadığımdan boğazıma dizilen kelimeler
sonra matem oldu en vurgun yemiş şair misali
ne güzel gitmiştin ki sen;
bir tebessümün asık kalmış suratını hatırladım
hani yazmak isteseydim;
lal bir tebessüm derdim.Dilini yuttuğundan hatıralar…
güneş doğsa şimdi kızıla çalsa düşlerim
yüreğimi kapatıp seni izlesem öylece
yabancı edasıyla seslensen uzaktan
yere düşen bakışlarımı alıp avcuna
hani tanış çıksak;
bir aşktan diğer aşka giderken…