Karavana. İsabet. İsabet. İsabet. Karavana. Karavana. İsabet…
Bazen benzetme yaparak hayatımı devam ettiriyorum gibi geliyor. Yazdığım onca sözcük sanki birer ok, kağıtlar ise dart tahtası. Elli puanlık merkez halkaya kendimi çivilemiş gibiyim. Bu oyunda ne yazarsam kendime, neyi isabet ettirirsem kendime. Kendime isabet ettirdiğim sözcük oklarının ucu sivri, iz bırakıyor saplandığı yerde. Delik deşik ediyor, geride tarifi imkansız acı bırakıyor bana. Keşke diyorum, keşke. Kendime yönelttiğim sözcük okları kuş tüy kadar hafif olsa da saplandığı zaman hissetmesem bana isabet ettiğini. Kendi iç sesimle girdiğim bu yarışta en yüksek skoru alan her zamanki gibi ben oluyorum. Yine beni ben yapan zihinsel acılar kalıyor bana.