Sekiz yaşıma henüz yeni basmıştım.
-Evimiz derken bile çekiniyorum şu sıralar, bana sorsanız huzur derdim adına buranın- mis gibi tahta kokusu kaplardı her yanı, yerler her adımımızda mütemadiyen gacur gucur sesleri ile ıslık öttürürdü. Şömine diyemeyeceğim kadar mütevazi bir ‘soba’ sımsıcak ederdi içimizi, hanemizi. Yaz olduğunda başka keyiflenirdi yuvamsı yer. Adımımı kapıdan dışarı attığımda çiçekler solamayacak kadar mutlulardı. Böylesine huzurlu bir yerde solmak onlara da aykırı geliyordu.
Babamın kurduğu hamakta çoğu akşam böcek sesleri ile uyuyakalırdım. Sırf kucağına alıp içeri taşısın diye de taklit yapardım. Annem anlar, gülerdi ama hepimiz bu garip oyunu oynamaktan keyif duyardık.
Tüm bunlardan sonra, sırayla birbirimizi bekletmeden aynı huzur içerisinde ölmemizi yeğlerdim lakin, gerçekle sahtenin birbirine bu kadar yakın olduğunu ve hayatın bazı kurmacalarına nasıl da kapıldığımızı, üstelik göz göre göre tüm oyunlarını oynadığımızı anlamak biraz zaman alıyordu sanırım.
İşte tam da böyle bir gündü. Baya büyümüş olduğumu düşündüğüm bu yaş dilimi, aslında ömrümde bulamayacağım bir mutluluk sunmuştu bana. Sekiz yılı çok gören gaddar talih belki de birgün tekrar yüzüme gülerdi kim bilir.
Neyse yine akşam üzeri kendimi hamağa bıraktığım birgün babam kucaklayıp yatağıma bırakacaktı. Hatırladığım kadarıyla çok daha küçükken birşeylerle çok uğraşırsam hemen yorulurdum. Böyle dönemlerde çocuk aklımla sevdiklerimin sevgisine daha çok ‘maruz’ kaldığım için kendimi sonsuz şanslı hisseder, olayı iyice abartırdım. O akşam da farklı olmamalıydı. Ama çoğu şey bazen istekleri sollayıp kendi yoluna sapıveriyor. Babamın beni kucağına aldığını hatırlıyorum. Dahası yok. Sonrasında gözlerimi bir hastahane koridorunda uğultular içerisinde açtım.
Uzun bir süre kendime gelemedim.
Bu süreç içerisinde ailemin beni hastaneye bıraktıktan sonra terkettiğini söylediler. Tabii ki inanamadım ama tek başıma hastanede çok uzun bir süre kaldığımda inandım. Üstelik test etmek için hastanenin bahçesinde uyuma taklidi yaptım ama babam herhangi biryerden o müthiş gülümsemesiyle çıkıp gelmedi.
Bu acı hastalığımdan daha çok yaralıyordu beni ve dayanılmaz bir hal alıyordu. Doktorlar birgün odama geldiler ve çektiğim acının kalbimdeki deliği çok büyüttüğünü, acil ameliyat olmazsam ölebileceğimi söylediler. Paramın olmadığını doktorlar da ben de çok iyi biliyorduk. Ama bu ameliyat için cüzi bir para vereceğimi ve eğer gitmek istemezsem benim için hastanede bir oda ayırabileceklerini söylediler. Beni hala sevebilecek insanlar vardı. Bu güvenimi biraz daha yerine getirmişti.
Ameliyat oldum. Henüz küçüktüm o sıralar. Ameliyatımın çok iyi geçtiğini, kalbimi açıp etrafını koli bandı ile sıkı sıkı sardıklarını, bundan sonra kalbimin ne mutsuzluktan ne de hastalıktan dolayı acımayacağını söylediler. Bu duruma çok sevindim. Artık ailemin beni terkedip gitmesi beni üzemeyecekti. Sonra bana şahane, cennet gibi bir oda verdiler. Beni çok seviyorlardı. Her gün odama muhakkak üç kez uğrayıp halimi hatırımı soruyorlardı. Lakin ben konuşmuyordum.
Ama onlar hiç küsmüyor daimi geliyorlardı. Böylece yıllar yılları kovaladı. Buradaki insanlar beni çok sevdiği için hiç dışarı çıkmamı istemiyorlardı. Onlara göre daha iyileşmem gerekiyormuş. Ben iyiydim. Ama anlatamıyordum.
Yaklaşık 20 yıl sonra bir sabah uyandım. Ne denli bir uyanıştı bilmiyorum. 28 küsür yaşında bir adamdım artık. Bunu duymak bile acı veriyordu. Dünyadaki mutluluk tozları herkese eşit yetmeliydi. Ben doyasıya kullanmıştım bir süre ve elimden alınıp başka bir çocuğa bahşedilmiş olmalıydı. Ben de bu sırrın pesinden gittim.
Şuan eski mutlu evimin önündeyim. Bugün bu eve baktığımda minicik olduğunu görüyorum. Artık başka bir aile oturuyor. Bir çocuk var bahçede benim talihimin bulaşmaması için biraz uzak duruyorum ondan.
Size de bir açıklama borçluyum sanırım. Hastalandığım gün ailem beni hastaneye yetiştirmeye çalışırken trafik kazası geçirdik. Onlar bu gezegeni hızlıca terkettiler. Benimse akli dengem isyan etmiş olmalı. Beyaz odayı hatırlamak bile istemiyorum şimdilerde.
En garibi de hala kalbimin nasıl düzeldiğini bilmiyorum. Belki de çocuk aklımla yine oyunlar oynamışımdır. Belki de bende yok olmuşumdur kim bilir? Belki de bahçede şuan izlediğim çocuk üzerinden birşeyler türetiyorumdur?
? Olamaz mı.