Çocuktuk. Konum atmayayım şimdi ama Ankara’nın varoşu, dik yokuşu çook dik olan bir yerde yaşıyorduk, yolları yağmur yağdıgında öyle çamur olurdu ki, sanki üzerimize harç dökülmüş gibi dolaşırdık sokaklarda. Ama kışları keyifliydi. Kar tek keyfimizdi! Öyle oyuncaklar bisikletler falan yok tabi. İki kat giyilen yamalıklı kıyafetler ve eski püskü ayakkabı ile tüm gün dışarda olurduk. O dik yokuştan taaaaaaa aşağılara nasılda kayardık! Tekrar yukarı çıkmak için,sokagın kenarından karın henüz buz tutmayan yerlerinden yürürdük düşe kalka. Sonra bir daha, sonra bir on daha deeeeeerkeeeen, O sesi duyardım;
-Akşam oldu…. Eve geeeel! Özgür! Bak kime diyorum.
Soba yakılmış, ev sıcacık olmuş ama aklım yine dışarda olurdu;
-Ya anne ya! Bikez daha………
Üstümüzde kuru bir yer bulamazdınız! Sudan çıkmış balık bile bizden daha kuru olurdu. Yanaklarda bir kızarıklık ki, bugün bile bu kadar güzel kırmızı allık/ruj yok hani. Eller,ayaklar,saç…. Havluyla kurulanıp, sobanın başında it gibi titrerdik!
Her seferinde;
-Hasta olacan, heryerin ıslanmış. Hiç laf dinlemiyorsun……!
-ya anne ya…. (Aklım hala dışarda, arkadaşlar dışarıdalar mı diye pencereden bakıyorum)
Şimdilerde düşünüyorum da, insanlar ne kadar da dayanaksız oldular! (Her konuda)
Biz çocukken hastalık nedir bilmezdik. Bugünlerde hava biraz kötüleşse, herkes hasta.
Belki bunun birçok nedeni var ama, yine de biz çocukken, insanlar daha bi sağlamdı. Öyle kolay kolay pes etmezlerdi. Kendilerine ait herşeyi korur sevdiklerine sahip çıkar, doğru bildiği yolda gider, saygıyı hiç eksik etmezlerdi.
Biz çocukken sağlam insanlar vardı etrafımızda, biz çocukken sağlamdık!
Öyle kolay kolay pes etmezdik.
Ve bugün yine direniyorsak hayata ve vazgeçmiyorsak dogrularımızdan, Bu anlattığım kar hikayesindendir.
Biz sağlam çocuklardık!