Gökyüzünü izledim bu gece, ağrılarından uyuyamayan bir ihtiyarın uykuya dalma zaman aralığı kadar. Kainattaki küçücük benliğimin var olması mıydı bu kadar yük? Bir masası olmalı insanın, penceresi önünde, duvarda bir saati bir takvimi birde çocukluk hali olmalı yüz hatlarının zamana dayanamadığını kanıtlayan. Düşünmekten vazgeçtim. Hiçbir şeyi olmamalı insanın. Ne bir masası ne bir perdesi ne de bir küllüğü. Zamanın ötesinde bir şeyler var çünkü insana varlığını parmak uçlarında hissetmesini sağlayan. Kainattaki başka bir benliği benimsemeli. Parmak uçları çoğalıp hissetmeli şu hafif esen rüzgarı. Bir şeyler eksik sanki… Bir şeyler her zaman eksik. Ya yollar birlikte yürünmeye müsait değil ya da bir ihtiyarın yürümekten vazgeçen hücrelerine özeniyor, bir araya geldiğinde sıcaklığı artan bedenlerimiz. Huzuru bulmalı beklide gökyüzünden gök yüzünden habersiz bütün benlikler. Ağrılarından uyuyamayan bir ihtiyarın son uykusuna dalması gibi. Aksi ne kötü düşünsene nasıl çürüsün kahrından, kendini öldürenlerin cesetleri.