Yadsıyamadığım bir karanlık var ait olduğum. Gözlerimin ışığı araması hep ondandır. Bedene atılmış kesikler gibi, sıyrık sıyrık etten duvarlarım. Gözlerimi sıyrıklarına yaslar etrafa bakarım. Sonra görmediğim yer kalmasın diye ruhumu salarım. Renkli – renksiz dünyalar çeşit çeşit, hemen ayak ucumda, hatta yanıbaşımda. İçlerindeki enerji kaynağını bulmak için dalarım. Bilinmez onları parlatmak için midir yoksa karanlığımdan kurtulmak için midir bu arayışım. Her halukarda niyetimde var gibi esaretten kaçışım. Çünkü bedenler diyarında hapsolmuşluk hissi gözlerimin ardında duyumsadığım ve ışığı gördüğümde şıngırtıları duyulur sanki cıkış kapısını açan anahtarların. Arıların çiçekten çiçeğe uçarak beslenmesi gibi o zamanlarım. Benim elimde kalansa bal yerine geçen yalnızlıklarım, kendimle sohbet ederken tadını çıkardığım. Ve dibine kadar sessizliği duyabildiğim, simsiyah pencerelerinden beklenmeyecek berraklıkta gerçekleri görebildiğim odalarım. Hepsini inşa etmeme yarayandır karanlığım.