İnsan yaşam denilen serüven içerisinde varoluş gayesini bulmaya çalışırken tıpkı seyyah misali durağı olmayan bir yolda başka bir bilinmez yollara girer… karşısına çıkacak engelleri bile bile… İnsanın karşısındaki en büyük engeli de aslında ihtiyaçlarıdır… Bu gereksinimler maslowun ihtiyaçlar hiyerarşisindeki piramidinden biraz daha karmaşık bir yapıya sahiptir.. Maslowun üçgeninde fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçları en alt sırada iken ait olma sevme sevilme, saygınlık bilme ve anlama son olarak da kendini gerçekleştirmek en üst sıradadır. Peki her insan piramidin son basamağına kadar ulaşabilir mi..Bazı insan temel ihtiyaçlarını (beslenme,barınma ve güvenlikvb..) gerçekleştirği anda varoluş gayesinin de bu olduğunu sanarak kendini gerçekleştirdiğini sanır… Bazı insan ise saygınlığı güvenliğe tercih eder.. Kimi insan ise dünyayı, insanları veya çevresini okuyup anladığında kendini gerçekleştirdiğini sanır…Her insanın kendini bulma yolundaki gayesi farklıdır… Bazı insan ilk evreyi atlattığı vakit ikinci evreye geçmeye korkar çünkü orda rahattır güvenlidir.. Başkaları tarafından sevilmek onları korkutur ve ürkütür belki de öğrenilmiş çaresizlikleri içerisinde kabul edilmeme duygusu vardır o yüzden temel gereksinimlerinden ördüğü ağdan mutlu bir üst evreye çıkamaz.. Aslında ihtiyacı onun en büyük de engelidir…Sevmekten ve ait olmanın isteğine karşılık ait olmama özgürlüğünü seçer…Özgürlük olarak nitelendirdiği şey ise sadece kendi kafesinin anahtarını bulamamazlıktır..Anahtarı sağ cebindedir ama ordan onu alacak el sinirine beyin henüz hükmetmemiştir… İnsan bir seyyahtır dedik ya kafesteki seyyah anahtarı düşüne dursun seven ve yerinde durmayı sevmeyen seyyah ait olmanın sevmenin sevilmenin kıyılarında dolaşıp kainat denen dehlizin içinden akmaya başlamıştır bile… Kimi okyanus kenarındaki deniz kabuklarını evinde cam fanusun içinde biriktirip evine gelen ziyaretçisine göstermeyi bekler…Çünkü kafesinde güvenlidir okyanusun enginliğini evinde hapseder..Diğer seyyah deniz kabuklarını çoktan yapmıştır kolye tanıdığı tanımadığı gezdiği her diyara göstermiştir okyanus denen seyrengahı…Tüm yaşantılara açıktır o… Kendini gerçekleştiren kimse hatasız kimse değildir.. O sadece eksikliklerini hatalarını gören ve kabullenen ve bu kabullenişle kendini değiştirmeye adamış insandır ya da bu uğurda uğraş veren..Gerçeği olduğu gibi algılar hayaller üzerine bina etsede yıkıldımı temellerinden yeniden inşası için harcı tastamamdır.. Diğer seyyahın da kafesinden çıkamayışı da onun eksik ya da kusurlu olduğunu göstermez o da güvenli ortamı ile bir kabulleniş yaşar… Benimsenemiyecek olmanın verdiği korku kafesinin üzerine bir kilir daha takmasına sebep olur… Ya hayatı her türlü eğilimi ile kabul edip her diyarı gezen seyyah gibi yaşarız ya da çevremize ördüğümüz ilmek ilmek ağlarla… Seçimimiz aynı zamanda varoluş gayemiz…