İnancını yitirmek bir gücün insana yapabileceği -hatta belki de bir insanın- en büyük kötülüktür diye düşünüyorum. Çünkü bizi var eden, kendimizi, çevremizi ve hatta hayatı keşfetmemizi sağlayan en büyük kaynak inançtır.
Peki ya insan neye karşı inancını yitirir?
Çoğu insan gibi onu var ettiğine inandığı güce; tanrı, evren, tesadüfler ve daha bir sürü somut, somut olmayan yani metafizik sayılabilecek varlıklara ya da hiçbir zaman varlıklaşamamışlara. İnsan sonu gelmek bilmeyen dertleriyle uğraşmaya başladığı an bir kaçış yolu olarak kendini var olduğuna inandığı güce karşı yönlendirir. İlk yitiriş güç üzerinden olacaktır. Çünkü insan önce ilk açtığı kapıyı kapatır. Fakat sağlam olduğuna inandığımız, inançların en büyüğü olarak saydığımız güç’ün yitirilişi bile kademeli olarak gerçekleşir. Nasıl mı? Önce bu gücün başınıza gelen tüm kötü olayları ve durumları sizin iyiliğiniz için yaptığını düşünüp üzerinden ütopik senaryolar oluşturursunuz. Çünkü böyle yüce bir gücün -bu sıfatı ne gibi bir şey’in önüne koyacağınız size kalmış- sizi önemsememe durumunu, önemsese bile değer vermeme düşünesi size doğru gelmez. Onun ilgisini hakkettiğinizi düşünürsünüz. Çünkü insan gücün karşısında kendini küçültürken bile aslında bu gücün kendine ne kadar değer verdiğini görmek istiyordur. Fakat bu evrede fazla sürmez ve kötü zamanların kayda değer bir şekilde artmaya başladığını hissettiğiniz an güç için yeteri kadar önemli olmadığınız düşüncesi beyninize dank etmeye başlar. Siz kırılmış ve hatta kızgınsınızdır ama bu duyguların yerini aslında siz fark etmeseniz bile bilinçaltınızda bu kadarını hak etmediğiniz düşüncesi ‘ acaba beni duyan bir güç var mı?’ düşüncesini ortaya atar. Var mıdır? Zamanla, sizi var ettiğine inandığınız gücün aslında kendisininde hiçbir zaman var olmadığı fikrine kapılmaya başlarsınız. Bu insanı boşluğa düşürecektir çünkü insan dile de getirse bilinçaltında da olsa neden sorusunu yöneltip bir nevi hesap soracağı şey’i yitirmiş olacaktır. Artık ortada bir obje yoktur fakat sorular hala bir nefes uzaklığındadır. Bu nedenle insan artık soruları kendine yöneltmeye başlar. Neden? Niçin? Öfkeleneceği şey ortadan kalktığı zaman içindeki tüm kızgın olma halini kendine yönlendirmekten başka yapacak bir şeyi yoktur. Var olduğunu düşündüğü şey’e karşı inancını yitirmeye başladığı an kendini suçlamaya başlayacaktır. Bir süre. Fakat bu insanı yorar, yıpratır, beyin kendine acır ve işkence durur. Daha sonra yavaş yavaş tüm renkler solmaya başlar. Neden ve niçin soruları tüm gerçekliğini yitirmeye başlamıştır. İnsan önce güce daha sonra kendine olan inancını sonlandırır. Artık bir sonraki evre geleceğe karşı olan inancı kaybetme evresidir. İnsan güçten ve kendinden vazgeçmiştir. Oklarını hayata yönlendirir. Onun kendine getireceklerine sarılıp, onları kendine çizgi edecektir. Fakat hayat her zaman iyiyi getirmez. İnsan yıkılan umutlarının yerini küçük mutluluklarla doldurmayacağını anlamıştır artık. Bu yüzden belirli bir zaman sonra hayata olan inançta kısa bir sorgulama ve bekleme süresinden sonra yitirilecektir. Bu üç evre bittiği zaman farkındalık azalmaya başlar.Güç yüzünü size dönse bile görmeyecek, kendi gücünüz size tutunsa bile artık hissetmeyecek, hayat size renklerini tattırmaya çalışsa bile anlamayacaksınızdır. Unutmayın aslında kötü kötüyü doğurmaz. Kötü iyiye karşı farkındalığın yitiririlmesine sebep olur.
Inancınızı hiçbir zaman yitirmemeniz dileğiyle…