Bugün soğuk duvarlara sırtını dayamış öylece uzaklara bakıp,arada bir dudaklarını bükmesi bir yana, garip bir tebessümle gözlerimin içine bakan küçük çocukta sırlara sır olarak sunulan umut ışığını gördüm.
Anladım ki yol bitti. Karanlık çoktan hükümranlığını aldı. Yusuf kuyuları kapandı. Seven sevdiğine bir damla gözyaşını sunamadı.Bağrı yanık ney yanmaya dayanamayıp yerini insana bıraktı. Rüzgar salınımlarını bir anlık durduruverdi. Ama birşey vardı, tek birşey, kaybolunamayan birşey.DUA…
Şahdamarın yakınlığı da neymiş.Yakınlık senle var oldu. Bize yakın olan gözler miydi? Peki neden hep uzaklara meyletme niyetinde? Ahde vefa bu muydu?
Kaybolunamayanla kaybolsam.Fıtratın çağrısı ulaştı, ama ben yoktum, adım yoktu. Ah kaybolsam.Soyutluk bedenime çökse de yoklukla buluşsam.Çünkü kuru bir yaprak gibi rüzgara boy gösterecek kadar yücelmedim ben.