Belki anlatırız bizde okullar’ da yüz yıllar sonra. Kutatgu Bilig gibi. Hep söyler ya bizim semt’ in ağabeyleri;
“Aşkımız okullara ders, kitaplara konu olsun.”
Neden hala umursamıyorsun, yeter artık anlamamazlıktan gelme lütfen. Belki, gelecekte romanlarına konu oluruz, duygularına ifade.. Hatırlamazsın o günleri, çoktan silip atmışsındır belki. Beşiktaş’ın çAşı’snda güzelliğin ile sarhoş etmiştin beni. Birayı kafaya dikip, bardağı masaya vurdum. Kavgaya gitmiyordum ama tüm cesaretimi toplamışdım.
çArşı fazla kalabalık’dı birazda olsa beni rahat duyman için sesimi yükselttim çünkü ikinciyi tekrarlayacak
cesareti kendimde bulamamaktan korkuyordum. Ardından gözlerine odaklandım ve sana Seni seviyorum,
itirafında bulundum. Çok şaşırmış olmalıydın ki beklenilmeyen bir zaman idi. Sanki topa falso vermiş
quaresma gibi idim. Amatör lig maçında Kara Gümrük forması ile Yalova spor’ un kale ağlarına giden
topa, içimde umutlarla bakar ve bekler iken ki heyecan ile bekliyordum kararını..
Satırlarını yazdı ve tozlu raflardaki diğer şiirlerinin yanına kaldırdı. Devamını getiremedi, sebebi ise yüreğindeki sızlama idi. Kızgınlık ve beslediği sevgi, tükenmek bitmek bilmeyen iyimserliği onu oldukça yordu. Bir hayli meşhurdur aslında kendisi, insanlar sadece konuşur. O ise, aklındaki tek beklenti; “Bir birini tanımayan insanların, sokakta sebepsiz yere selamlaştığı korkunun, vahşetin olmadığı, İyi bir dünya.” İstiyordu. Her ne kadar imkansız gibi gözükse de. İlk okulda öğretmeninin söylediği sözler hala kulağında. “Sizin Kaleminiz Silah.” Yeterince tanıdığını nızı mı düşünüyorsunuz, hayır. Aklınız da olanların hepsi sadece ilk sayfa.
1
(Bir)
… Hakkında yazılan yazılara tesadüf eseri ulaştım. Ondan bahsetmek gerekir ise şehir efsanesi demem daha açıklayıcı olur. Kulaktan kulağa anlatılanlar, bir çok isim ile anılıyor ve birden fazla mahlası var. Hayatımı onun gibi yaşamak isterdim, fazlasıyla silik, umursamaz ve işeyyarar. Düşünce biçiminden bahsetmek gerekir ise; “Cosmos.” Kelimesi yeterli, fikrimce. Hatırlamak istemediğim tarihlerden birinde, günlerden haberim yok iken. Arkadaşımın barını kapatmasını bekliyordum. Dj’ in ekibi müzik aletlerini kaldırır iken, yanıma ekipten birisi geldi ve; (“Fazla sigaran var mı dostum.” – “Tabi kardeşim al..) diyaloğunun ardından yanıma oturdu, biraz önce biten parti hakkında konuşmaya başladık, fazlasıyla eğlenmiştik. Saat sabaha karşı olmalıydı. Elimdeki defteri çantama attım çünkü buraya başka bir amaç ve hevesle gelmiştim, tüm umudum tükenmek üzere idi, etrafta kimseler kalmamıştı hatta ekip işini tamamlamış ışıkların çoğu sönmüş, barın sahibi olan arkadaşımın nereye gittiği hakkında bir fikrim yoktu. yanımda oturan adam bara geçip iki büyük kupa bira doldurdu ve yanıma gelip birini bana uzattı. Tüm hayal kırıklığıyla birayı elimle kavradım ve yudum aldım. Yanımda olan, umursamadığım yüzüne bile bakmayı önemsiz bulan “Ben.” Bu yaptığının bana hayatımda yapılan en güzel iyilik olduğu düşünmeye başladım. Teşekkür etmek için ona döndüğümde, yerini boşluk almış bir halde sadece boş bir bardak gördüm. Anlatmak o kadar zor ki, geçmişte yaşanılanı tekrar canlandırmak..
Aradan bir yıl geçti, hayat trafiğim; Avrupa yakasından Asya yakasına geçiş gibi idi ve yine aynı yerde idim. Aynı sanatçının konseri idi. Yeni işe başladığım iş yerinden acele ile aldığım izin sonrası Taksim yoluna düştüm. Saatlerce erken gittim, arkadaşım barı devretmiş, yeni sahipleri tanımadığım için kapanışa kalamamanın üzüntüsü ve param olmadığı için taksi tutamayıp kilometrelerce yolu yürümek zorunda kalmanın yorgunluğunu üzerimden çoktan atmıştım bile. Masalardan birine oturmuş biramı içiyordum, mekan küçük etraf boş idi. Dirseklerimi bacaklarımın üzerine koymuş stresli bir şekilde yere bakıyordum. Tamda o sırada kapının açıldığını fark ettim. İçeri giren kişi, o idi. Heyecan ile ayağa kalktım, ona doğru bir kaç adım attım ve ardından elimi uzattım evet kendim ile karşı, karşıydım. Samimi bir sarılmanın ardından şaşkınlığını gizleyemedi. “Daha önce tanıştık mı?” sorusunu yöneltti, beni tanımadığını söyledim, ardından “İmza mı istiyorsun?” dedi. Cevabım, “Hayır.” dı. Ve ekledim, “Sadece söylemek istediklerim var.” Başını, dinliyorum dercesine salladı. “Anlatmak istediğin konunun çoğu hatalardan oluşsa’ da. Görüşlerine ve fikirlerine katılıyorum. Bu yolda, arkandayım!” Sırt çantamdan ajandamı çıkarıp benim için bir şeyler karalamasını istedim. Teklifimi kırmadı ve asla okuyamayacağım satırları yazdı.. Bir süreliğini o da, ajanda gibi hayatımdan kayboldu. Yıllar sonra ajanda elime geçtiğinde yazısını okudum. Yazıda, başlarda bahsettiğim ayağa kalkacak halim olmadığında bana bira getirip en büyük iyiliği yapan kişinin o olduğu yazıyordu, umursamadığım kişi..
2
(İki)
Bir şey daha söyliyim, devamı gelecek..