Ben hiç vazgeçmeyeceğim çocuk olmaktan. Mutluyken sonuna kadar mutluluğun keyfini çıkarmaktan, mutsuzken diplere kadar inmekten en damar şarkıları söylemekten. Mesela,hiç vazgeçmeyeceğim park gördüğümde salıncağa binmekten ya da parka gitmetken hiç vazgeçmeyeceğim kaydıraktan kayarkenki mutluluğumdan,tahtirevalliye binmekten fakat yaşım ilerledikçe hayatım sanki tahtirevalideki gibi bir oyuna dönüşüyor kuralları olan. İlk kural tek başına oynayamazsın ,ikinci kural kendine denk birini bulman gerekiyor eğer kendine denk birini bulamazsan oyun süresince ya hep aşağıda kalırsın ya da yukarıda,üçüncü kural en en önemli kural bu aslın da oyun arkadaşına GÜVENmen gerek,eğer bu böyle olmazsa ya aşağıda kalırsın ya da yukarıda ikisininde sonucu kötü tabi ki eğer aşağıda kalan tarafsan hep senin sırtından geçinilir ama eğer yukardaysan bıraktığında yere çakılırsın ve tarifsiz bir acı yaşarsın kalkman kendine gelmen tekrardan hayatına devam edebilmen (birine güvenmen)için hem cesaretini toplamana hemde zamana ihtiyacın olur. Hayata bir nevi böyle sanki eğer birine güvenerek yaşamına devam ediyorsan inişli çıkışlı bir hayat sürüyosun iplerin iki tarafada ait olmadığı biri sıkılır ya da oyun bozancılık yaparsa yeniden başlamak yeni oyun arkadaşı bulmak gerekiyor fakat eğer salıncağa binersen tek başınasın hızını ve kurallarının kendinin ayarladığı gözlerini kapatıp kendini bıraktığında özgürleştiğin tabi ki salıncağa bindiğinde de yanında bi oyun arkadaşın oluyor ama tıpkı senin gibi o da kendi kuralarını koyuyor eğer beraber oynamak isterseniz yalnızca hızlarınızı eşitlemeniz gerekiyor. İnsan hayatını kendi seçimleri sonucunda yaşar ya dimdik ayakta durur oyun arkadaşı gitse bile etkinlenmez devam eder, ya da tahtirevalli de ki gibi diken üzerinde acaba çakılacak mıyım ya da hep mi dipte olacağım diye şikayet eder. Velhasıl insan yaptığı seçimler kadardır.