Ben bir feminist değilim. Ama bazı görüşlerim var. Eğri oturup doğru konuşmak gerek. Biz kadınlar bir çok şiddete, hakarete, bastırılmaya maruz bırakılıyoruz. Bu şiddet sözle, küfürle, el hareketi… He bir de dur kezzap, bıçak, balta, çivi, kolonya gibi nesnelerle de yapılıyor. Daha aklınıza gelirse hatırlatın bana.
Öncelikle her şey küçük yaştan bizim çevre tarafından bastırılmamızla başlıyor.
1- ‘ Oğlum göster bakim bir.’, ‘ Hadi bir küfür et aslanım.’, ‘ Valla bu çocuk çok güldürüyor bizi.’
2-‘ Kızım bacaklarını açarak oturma.’, ‘ Karşılık verme terbiyesiz.’, ‘Sen ne gezente oldun başıma.’
Görüldüğü gibi daha aklıma gelmeyen bir çok örnek de vardır. Küçücük, masum bir çocukken cinsiyet ayrılıkları ve varsayılan roller o kadar beynimize işleniyor ki. Kız yavaş yavaş sessiz kalmaya, boyun eğmeye başlıyor ve hep hayatı boyunca kendinden bile vazgeçerek yapacağı fedakarlık kavramını gerçekleştiriyor.
Yaş çabuk ilerliyor, yıllar geçiyor. Çocukluktaki o masumiyet, yaratıcılık, enerji, açık sözlülük azalıyor. Ortaokul, lise çağları. Erkekler kendi aralarında, kızlar kendi aralarında takılıyorlar. Niye? Çünkü toplum erkeğin egosunu öyle bir şişirdi ki sormayın gitsin. Kız önemsiz ve sadece cinsel rolü olan bir varlık oldu. Şu cümle çok duyulur: Oğlum o kız ne beklersin ondan, tabi ki de anlamaz. Hakaretler başlamıştır artık. Kız bir kaç küçük sözle kendince bir cevap verir. Ama farkındadır da ne yapsın onun da ailesi öyle demiştir erkek kardeşine.
Üniversite yılları. Yeni çevre, yeni okul, yeni insanlar ve aileden uzak bir yaşam. Tabi artık kızın da benimsediği erkekler üstündür düşüncesi burada da gerçekleştirir kendini. Kızın bir gün sevgilisi olur. Evden kimse bilmez. Neden? Çünkü ayıp olur. Eline işini almadan ne erkeğiymiş bu. Kudurdun mu sen ? Bunlar maruz kalınacak bazı sözlerdir. Erkek desen kızın üzerinde bir diktatörlük kurmuştur. ‘Bugün kimlerle konuştun?’, ‘Sınıfta erkek oturdu mu yanına?’, ‘O gitmek istediğin spor salonunda erkekler de var mı?’, ‘Senin o saatte dışarıda işin ne ?’ Çok var etrafta bu durumlar buna emin olabilirsiniz. İşin tuhafı kız her şeyi kabul edip suçlu olmadığı halde özür diliyor. Kardeşim suç bunun neresinde? Elbette ki gezecek, sohbet edecek, spor da yapacak. Bu onun insan olarak en doğal hakkı. Ama bunu maalesef anlayan yok. Kızlarımız da gördüğünüz gibi gençliklerinden çok büyük fedakarlıklar veriyorlar. Erkekler de dışarıda milli olmalarının şerefine eğleniyorlar.
Yıllar böyle geçiyor. Okul bitiyor. Eninde sonunda bir işe tutunulup, boyun eğeceği bir koca bulunuyor. Mutlu olduğunu, anlaştığını sanıyor. Halbuki bir görse kendini dışarıdan. Mutlu olan sadece erkek. Kadın kendini kandırıyor. Kadın yuvası bozulmasın, çocukları babasız kalmasın diye fedakarlıklarına devam ediyor. Anne babası da kızlarını takdir ediyorlar. ‘Aman kocana hürmet et kızım.’ diyorlar. Daha ne yapsın kadın. Bir süreden sonra erkek sıkılıyor kadından. İçkilidir canı istemiştir döver kadını. Kadın sonunda dayanamaz yardım ister etraftan. Ama garip bir şey yoktur ki. Kocandır. Hem döver hem sever. Değil mi?
Doğum kontrolünü sadece kadın biliyor gibi suçlanır. Kadın çocuk istemez ama erkek ister mecbur çocuk yapılır. Çocuğun kız olur yemediğin azar, hakaret kalmaz. Bilmez ki erkek cinsiyet genleri erkekten gelir. Ama kadın hep suçludur nasıl olsa.
Nasıl bu hale geldik. Bunun suçlusu kim ya da kimler. Anneler ve babalar siz gözyaşına kıyamadığınız evladınızı başka bir adama(!) kıydırıyorsunuz. Artık bir durup düşünün.
Kadın berekettir. Doğaya bakın denizatı hariç her canlının dişisi dünyaya getirir neslini. Ayağımdaki nasırı aldırdım o bile 1 ay sonra tekrar çıktı. Sebebi ise nasır dişiymiş. Evet gerçekten. Şunu anla sen kadın olmadan var olamazdın. Ne demiş ünlü şair Nazım Hikmet RAN: KADIN İNSANDIR, ERKEK İNSANOĞLU.