Masamın üzeri dağınıktır benim hep. Savrulmuş küller, daha önce içinde kahve olan boş fincanlar, okunup da kitaplığa konmamış kitaplar. Bu bana genelde hayallerimi, yapmak isteyip de yapamadığım, hayal edip de gerçekleştiremediğim, boş gibi gözüken ama benim için büyük anlamlar ifade eden düşüncülerimi hatırlatıyor.
Giden bir kadının senin evinde unuttuğu ruj, oje ya da diş fırçasının yalnızlığı ve artık sana anlam ifade etmeyen şeyler gibi. Arkasında bıraktığı tek şeyler bunlardır ve tabi ki hatıralar. Ah o boynu bükük, ağlayan bir çocuk edasıyla hüzünlü bir şekilde bırakılan hatıralar. Beraber dinlediğiniz ilk şarkı, izlediğiniz ilk film, yediğiniz ilk yemek. Bir daha dinleyemezsin o şarkıyı, izleyemezsin o filmi ve yiyemezsiz o yemeği. Tazelenmesini istemezsin çünkü hatıraların, hatırlayıp hala onu unutamadığını görüp ağlamak istemezsin.