Karanlık tüm ağırlığıyla çökmüştü şehre. Zaman durdurak bilmeden ilerliyordu. Kalkmak için son yolcularını bekleyen otobüs tıka basa dolmuştu. Oturan yolcular tüm yorgunluklarıyla yaslanmışlardı koltuklarına. Ayaktakilerse çırpınırcasına tutunuyorlardı demirlere. Zihinlerinin ve bedenlerinin yorgunluğu bakışlarına yansıyan insanların bıkkınlıkları ve bezmişlikleri her hallerinden belliydi. Herkes ineceği durağı sabırsızlıkla bekliyordu. Kimisi annesine babasına, kimisi eşine çocuklarına, varmanın sevincini yaşıyordu. Şehir de yorgundu. Belki de şehrin yorgunluğu sirayet ediyordu insanlara. Bulutlar, aydınlığıyla karanlık şehre ışık saçan ayın bilerek önüne geçiyor gibiydiler. Yıldızlar parlamıyordu parlayamıyordu. Başkaydı bugün bu şehir. Nedendi niçindilerle yanıyordu. Yandıkça içindekileri de yakıyordu. Gitmek gerekiyordu böyle zamanlarda. Uzaklaşmak gerekiyordu. Peki gidilecek olan yer buradan daha mı iyiydi ? Dil varmıyordu buradan da kötü olduğunu söylemeye.. Gidilecek olan yer üzüntüden, hayal kırıklığından başka bir şey hissettirmemişti. Ama gerekti gitmek. Gidilmeliydi ki tez zamanda gelinebilsin. Bırakmak istiyordu her şeyi yeniden başlamak istiyordu. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bildiğindendi bu ümitsizlik ve isteksizlik.. Allah için zor zamanlarda yoğruluyordu. Neyse ki bu kadar ümitsizliğe rağmen daha küsmemişti hayata. Küsmemesi umuluyordu. Hani boğazı düğümlenir ya ağlayamaz olur insan, dışı serin görünürken içi yangın yeridir aslında işte tam da böyleydi. Sürekli düşünüyordu. Doluya koysa almıyor boşa koysa dolmuyordu. Kafası dağınıktı. Bir süre sonra yere düşen ümitsiz bakışlarını sıcaktan buhar yapmış cama doğru kaldırdı ve ineceği durağa gelmek üzere olduğunu farketti. Öyle dalmıştı ki derin düşüncelere, tıka basa dolu olan otobüsün hangi ara bu kadar boşaldığını farketmemişti. Kapıya doğru yaklaştı. Düğmeye bastı. Biraz gittikten sonra kapılar açıldı ve otobüsten ağır adımlarla indi. Otobüsün bunaltıcı havasından sonra dışarının soğuğu ve lodosu biraz olsun rahatlamasına vesile oldu. Her ne kadar kafasındaki sorulara yanıt bulamamışsa bile nefes almak aldığı nefesin şükrünü hissetmek iyi gelmişti o an. Her ne olursa olsun her şeyin Hak’tan geldiğini ve hadiseler karşısında O’ndan ümidi kesmemesi gerektiğini biliyor ve bîtab düşmüş bedenini elleri ceplerinde akşamın karanlığına teslim ediyordu.
Derin düşünceler sonucu aniden ortaya çıkan bir hikaye oldu. Hatalar varsa affola.
2 comments
Ümitsizlik çok hakim. Oysa… tavsiye vereceğim ama.?. Devamını diyemiyorum. Çünkü; yazında, benim yazılarım gibi büyük bir ümitsizlik ve duygusallık var. Onun için nasihat, tavsiyelere önce nefsim muhtaç…-Her ne kadar ümitli olamaya çalışsam da…- Yine de çevredeki duygulardan iyi istifade edilmiş ve tasvirler güzel… Biraz kısa olmuş gibime geldi. Gerçi bir anlık duygular… Ama bu seni olumsuz etkilemez umarım. Selametle…
Sade ve şık deriz ya hani bu da kısa ve öz oldu. Ben de devam etmek isterdim fakat sizin de bildiğiniz gibi kalem oynamadıktan sonra zorlamak biraz abes oluyor. Hem insanları da sıkmamak gerek değil mi? Ayrıca yazılarımızı burada yetişmek için paylaşıyoruz bu yüzden yorumların şahsımca olumsuz karşılanmasını gereksiz buluyorum. Her neyse yorumunuz için teşekkür ederim. Sağlıcakla…