Vazgeçmek üzerine retorik temsiller
Uykusuzluk, kafamızda birikintiler
Gençliğin umarsızlığı, alınmamış önlemler, etrafa bırakılmış değerler.
O gün sesinde fazla sert olma cesaretine ve dünyadaki tüm netliğe sahip tiz tınıları barındıran pek değerli dostumun söylediklerini dinledim. Sesi biliyorsun değil mi diyordu ‘o sana senin kadar önem vermedi, pek acı değil mi bu senin için?’ Dışarıya mantıklı bir gülümseme ve kısa bir önemli değil demeyi seçmiştim. Aklımdansa evet biliyorum kötü bir falcı gibisin söylediklerin can yakıcı ve evet önem vermedi ama yapacak daha fazla bişeyim yok. Birini sevmek bir kumar meselesiydi ve şansa inanmayı bırakalı çok oldu.
İçimi sıktı katı ve sert figürlü pek sevgili dostumun. Benim hakkımda ne hissederdi bilemezdim de umardım iyi şeyler düşünsün. Yola çıkma vaktiydi artık, pek çok kez gittiğim ve milyonlarca kez daha gideceğim yolculuklar taşıyordum içimde. Hep tek çıktım ben yollara nedendir bilinmez. Her yolculukta ve her yolun başında etrafım insanlarla kaplı gibiydi, sevdiğim tanıdığım insanlar hayatlarında bana yer vermeyi tercih eden insanlar. Sonra o insanlar sanki çevremi kaplayan bir cam kadeh olurdu gözümde. Her yolun başına ilk adımımla birllikte büyük bir şangırtıyla yere düşer ve tanıdığım tüm insanlar bildiğim tüm hayatlar kırılırdı. Parçalanmaya ve düşmeye devam ederken çevrildiğim hayatlar, her kırık yere vakıf olduğunda o dostumun hüzünlü gülümsemesi gelirdi aklıma. Yolun sonuna varabildiğimiz günlerde tüm tanıdığım insanları kaybetmiş ve koca dünyada tek başıma nefes alıyor gibi hissederdim. Bundandır ki güzel ama hüzünlü bir müziğin eşlik ettiği o gülüşlerin düşüşüne tüm kalbim tanıklık ederdi. İnsan kalbi zayıftır böylesi anılar ve vazgeçiş için.
Tabiatı buradan kaynak alır mevzuunun ki yolculukları hiç sevmem ve aşığımdır tüm yolların özgürlüğüne.