Bu sabah uyanmak alışılagelmiş sabah uyanışımdan farklı oldu. Gözümü açar açmaz kendimi farklı bir dünyanın içinde buldum o dünya bana o kadar güzel ve çekici geldi ki göz kapaklarımı birbirine hasret bıraktım hiçbir anı kaçırmamak için.’’ Dur patlama sende anlatıyorum işte’’. İlk başta kocaman kayalarla çeşitli engebelerle dolu kısa ve yorucu bir dağ yolculuğu yaptık sonrasında, iyi besili olduğu uzaklardan dahi belli olan atların çektiği bir faytona bindik aynı bu peri masallarındaki uçan faytonlara benziyordu çok da hızlı gidiyordu. İçimde sebebini anlamadığım bir güven vardı sanki atlar şaha kalkıp onları tutsak kılan o ince iplerden kurtulup kaçsalar bile bize bir şey olmayacak yolumuza devam edecektik. Böylece devam edip büyük, görkemli şatoları, sarayları da izleyerek bir ormana geldik. Yaşlı bir kaptanın gemisinin çapasını serin sulara saldığı gibi bizde kendimizi ormanın içine saldık. Yavaşça yürümeye başladık ama yürümüyor da uçuyorduk sanki. Burada dünyada eşinin, benzerinin olmadığına inanılan gökkuşağını küstürecek renklerde kuşlar ve daha önce eşine hiç rastlamadığım güzellikte hayvanlar vardı. Daha önce hiç bu kadar güzelliği bir arada görmemiştim ağzım şaşkınlıktan açık, kalbim ise heyecan ve sevinçten hızlıca atıyordu hem de hiç olmadığı kadar. Ormanın sonuna geldiğimizde karşımıza bir mağara çıktı, mağaranın içinden geçtikten sonra tabir edemeyeceğim şekilde bir yere çıkmıştık. Daha önce kitaplarda bir böyle bir yer okumadım. Karşımıza sakalları pamuk gibi bembeyaz ve dizine kadar uzun elinde boyu kadar uzun bir asa taşıyan yaşlı birisi çıktı. Gözlerimizin içine bakarak dedi ki: İnanmayın ormanın güzelliğine lanetlidir burası, sizin gibi nice umutlar bu güzellikler karşısında son buldu, yok oldu. Kuşların yuvasının altından yılanlar, çıyanlar çıkar geceleri burada, hayalleri yerler sonra arta kalan son umut parçacıklarını da akbabalar yok eder. Ama her zaman görünmez bunlar ayağın kaydığında, tökezlediğinde, düşeceğini anladıkları anda üşüşürler tepene. Burası dünya işte ateşi ne kadar ısıtsa da sonunda yakar, kül eder insanı.