Hüzünlü hikayeden geriye kalan tek teselliydi ‘’ Hayırlısıymış demek…’’
İşte böyle başlıyordu Genç Adamın hikayesi…Yarıda kalmış sessizligin hakim oldugu hüzünlü bir hikaye…Gecenin karanlığı,ayın batışı genç adamın sessizliginin dile gelmiş haliydi adeta…Kağıt bitmiş,kalem yazmaz olmuştu…Genç Adamın hayalleri vardı hayata dair,saf ve temiz.O zaman insanları daha tanımamıştı canı yanmamıştı.Hayat diye tabir edilen Kurtlar Sofasına girdiginde fark etti sahte insanları…Yolun başında saftı temizdi herkesi kendi gibi sanıyordu.Canı yana yana öğrendi hayatı insanları sahte yüzleri.Sahi Hayat neydi insanlar neydi soruları kafasında dolaşmaya başladı.Buhranlı Hissiyatlar içinde kıvrandı cevaplar aradı…Tanıştıgı her insandan farklı şeyler ögrendi! En çok da insanlara güvenmemeyi…Sevmeyi sevilmeyi keşfetmeye çalıştı ama başladı yere geri döndü yani Ailesine.Genç Adam ilk kez birine duygusal hissiyatlar beslemeye başladı.Bu hissiyatlar,besledikçe büyüdü kök saldı sonunda adı Aşk oldu.İlk başlarında anlam veremedigi bu duyguyu çok sonra anlamlandırmaya başladı.Çok sonra çünkü giden gitmişti ansızın başlayan her şey ansızın sona ermişti.Geriye sadece Genç Adamın kalp kırıklıgı kaldı…Yaralı kalbe Hayırlısıymış demek bir katre pansuman mı oldu? İşte bu sorunun cevabını düşünürken Genç Adam pencereden dışarıyı seyrediyordu….Ansızın Sezai Karakoç un kalplere şu serper sözleri aklına geldi:.
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır…
(Akın ÖZER)